English    Türkçe    فارسی   

4
2315-2324

  • اصل ما و اصل جمله سرکشان ** هست از خاکی و آن را صد نشان 2315
  • Bizim de bütün serkeşlerin de aslı topraktır. Hepimiz topraktanız... Buna da yüz türlü nişane var.
  • که مدد از خاک می‌گیرد تنت ** از غذایی خاک پیچد گردنت
  • Bedenine topraktan yardım gelmededir... Boynun topraktan biten gıdalarla düzelip kalınlaşmadadır.
  • چون رود جان می‌شود او باز خاک ** اندر آن گور مخوف سهمناک
  • Can gitti mi beden o korkunç, mezar da toprak olur gider.
  • هم تو و هم ما و هم اشباه تو ** خاک گردند و نماند جاه تو
  • Sen de, biz de, sana benzeyenlerde hep toprak olurlar... Senin mevkiin rütben de kalmaz.
  • گفت غیر این نسب نامیت هست ** مر ترا آن نام خود اولیترست
  • Firavun dedi ki: Bundan, bu soydan başka bir adın daha var senin... Sana ne ad daha âlâ yaraşır.
  • بنده‌ی فرعون و بنده‌ی بندگانش ** که ازو پرورد اول جسم و جانش 2320
  • Firavunun kulu kullarının kulu... Bedeni, canı, önce onun nimetleriyle beslenip yetişen kul.
  • بنده‌ی یاغی طاغی ظلوم ** زین وطن بگریخته از فعل شوم
  • Âsi, azgın ve pek zalim kul... Kötü işi yüzünden yurttan kaçan kul.
  • خونی و غداری و حق‌ناشناس ** هم برین اوصاف خود می‌کن قیاس
  • Kanlı katil, gaddar, hak bilmez kul... Artık sen bu sıfatlara bak da var kıyas et nesin?
  • در غریبی خوار و درویش و خلق ** که ندانستی سپاس ما و حق
  • Gariplikte hor, yoksul, çıplak bir kul, öyle bir kul ki ne bizim hakkımızı tanır, ne bize şükreder.
  • گفت حاشا که بود با آن ملیک ** در خداوندی کسی دیگر شریک
  • Musa şöyle cevap verdi: Haşa... O padişaha, padişahlıkta kimse şerik olamaz.