English    Türkçe    فارسی   

4
2774-2783

  • گفت موسی لطف بنمودیم وجود ** خود خداوندیت را روزی نبود
  • Musa dedi ki: Ben sana lütuflar gösterdim, cömertliklerde bulundum, fakat ne yapayım? Allah, sana kısmet etmemiş!
  • آن خداوندی که نبود راستین ** مر ورا نه دست دان نه آستین 2775
  • Hakikî olmayan padişahlığı ne el bil, ne yen!
  • آن خداوندی که دزدیده بود ** بی دل و بی جان و بی دیده بود
  • Çalma, çırpma padişahlık, cansız, gönülsüz ve gözsüzdür.
  • آن خداوندی که دادندت عوام ** باز بستانند از تو هم‌چو وام
  • Sana padişahlığı halk verdiyse borç alır gibi yine senden alır!
  • ده خداوندی عاریت به حق ** تا خداوندیت بخشد متفق
  • İğreti padişahlığı Allah' ya ver de Allah sana herkesin kabul edeceği hakikî bir padişahlık versin!
  • منازعت امیران عرب با مصطفی علیه‌السلام کی ملک را مقاسمت کن با ما تا نزاعی نباشد و جواب فرمودن مصطفی علیه‌السلام کی من مامورم درین امارت و بحث ایشان از طرفین
  • Arap beylerinin, ülkeyi ve devlet! Aramızda bölüşelim de kavga, gürültü kalmasın diye Mustafa aleyhisselâm'a müracaatları, Mustafa aleyhisselâm'ın "Ben, bu beyliği yapmaya memurum" diye cevap vermesi, iki tarafın da birbirleriyle bahse girişmeleri
  • آن امیران عرب گرد آمدند ** نزد پیغامبر منازع می‌شدند
  • Arap beyleri toplanıp Peygamber' in yanına gelerek çekişmeye başladılar.
  • که تو میری هر یک از ما هم امیر ** بخش کن این ملک و بخش خود بگیر 2780
  • Dediler ki: Sen bir beysin... Bizim de her birimiz birer beyiz! Şu beyliği bölüşelim, ülkenin sana düşen kısmını al!
  • هر یکی در بخش خود انصاف‌جو ** تو ز بخش ما دو دست خود بشو
  • Her birimiz, kendisine düşen bölüğe razı olsun; sen de artık bizim hissemizden el yıka!
  • گفت میری مر مرا حق داده است ** سروری و امر مطلق داده است
  • Peygamber dedi ki: Bana beyliği Allah verdi... O, bana başbuğluk ve mutlak bir beylik ihsan etti.
  • کین قران احمدست و دور او ** هین بگیرید امر او را اتقوا
  • Buyurdu ki: Bu devir, Ahmed’in devridir, bu zaman, Ahmed’in zamanı... Kendinize gelin de onun emrine uyun!