English    Türkçe    فارسی   

4
3010-3019

  • هم ضلال از علم خیزد هم هدی ** هم‌چنانک تلخ و شیرین از ندا 3010
  • Hem sapıklık bilgiden olur, hem doğru yolu buluş... nitekim acı da rutubetten hâsıl olur, tatlı da!
  • ز آشنایی خیزد این بغض و ولا ** وز غذای خویش بود سقم و قوی
  • Bu nefret ve sevgi, aşinalıktan gelir... hastalık da iyi gıdadan olur, kuvvet de!
  • مستفید اعجمی شد آن کلیم ** تا عجمیان را کند زین سر علیم
  • Tanrı Kelim’i de, acemilere bu sırrı bildirmek, onları faydalandırmak için kendini acemi yaptı.
  • ما هم از وی اعجمی سازیم خویش ** پاسخش آریم چون بیگانه پیش
  • Bizde kendimizi ondan daha acemi yapalım da bilmez gibi cevabını dinleyelim.
  • خرفروشان خصم یکدیگر شدند ** تا کلید قفل آن عقد آمدند
  • Eşek satanlar, o satışın anahtarını elde etmek için birbirlerine âdeta düşman olurlar, çekişir dururlar.
  • پس بفرمودش خدا ای ذولباب ** چون بپرسیدی بیا بشنو جواب 3015
  • Tanrı buyurdu ki: Ey akıl sahibi Musa, madem ki sordun gel de cevabını duy.
  • موسیا تخمی بکار اندر زمین ** تا تو خود هم وا دهی انصاف این
  • Ey Musa, yere bir tohum ek de bunun sırrını anla, insafa gel!
  • چونک موسی کشت و شد کشتش تمام ** خوشه‌هااش یافت خوبی و نظام
  • Musa tohum ekti, ekin bitti, kemale gelip başaklandı, güzelce, düzgünce yetişti...
  • داس بگرفت و مر آن را می‌برید ** پس ندا از غیب در گوشش رسید
  • Orağı alıp biçmeye başladı. Gaybtan kulağına bir ses geldi:
  • که چرا کشتی کنی و پروری ** چون کمالی یافت آن را می‌بری
  • Neden ekiyor, besliyorsun da kemale gelince kesiyor, biçiyorsun?