English    Türkçe    فارسی   

4
3310-3319

  • خود خرد آنست کو از حق چرید ** نه خرد کان را عطارد آورید 3310
  • Akıl zaten ona derler ki Tanrı yaylasında yayılmış, Tanrı nimetlerini yemiş olsun... Utaritten gelen akla akıl demezler!
  • بیان آنک عقل جزوی تا بگور بیش نبیند در باقی مقلد اولیا و انبیاست
  • Aklı cüz’i mezara kadar olan şeyleri görür.. öbür kısım da velilerle peygamberleri taklideder.
  • پیش‌بینی این خرد تا گور بود ** وآن صاحب دل به نفخ صور بود
  • Bu aklın ileri görüşü,mezara kadardır... fakat gönül sahibinin aklı sur üfürülünceye dek olacak şeyleri görür.
  • این خرد از گور و خاکی نگذرد ** وین قدم عرصه‌ی عجایب نسپرد
  • Bu akıl, mezardan, topraktan ileriye geçemez... bu ayak, şaşılacak şeylerin bulunduğu sahaya gidemez.
  • زین قدم وین عقل رو بیزار شو ** چشم غیبی جوی و برخوردار شو
  • Bu ayaktan, bu akıldan bez, yürü... kendine gaybı görür bir göz ara da berhudar ol.
  • هم‌چو موسی نور کی یابد ز جیب ** سخره‌ی استاد و شاگردان کتاب
  • Üstada bağlanan kitap şakirdi olan kişi, Musa gibi yeninden, yakasından parlayacak nuru nereden bulacak?
  • زین نظر وین عقل ناید جز دوار ** پس نظر بگذار و بگزین انتظار 3315
  • Bu bakış, bu akıl, adama ancak baş dönmesi verir... bırak görüşü artık da bekle bakalım!
  • از سخن‌گویی مجویید ارتفاع ** منتظر را به ز گفتن استماع
  • Söz söylemeden yücelik aramayın... bekleyen kişiye dinlemek söylemekten yeğdir.
  • منصب تعلیم نوع شهوتست ** هر خیال شهوتی در ره بتست
  • Belletme mevkii de bir nevi şehvettir ve her çeşit şehvet, yolda puttur.
  • گر بفضلش پی ببردی هر فضول ** کی فرستادی خدا چندین رسول
  • Her fuzuli kişi, Tanrının fazlına, ihsanına erişebilseydi Tanrı, bunca peygamber yollar mıydı?
  • عقل جزوی هم‌چو برقست و درخش ** در درخشی کی توان شد سوی وخش
  • Cüz-i akıl, şimşek ve aydınlık gibidir... şimşeğin verdiği aydınlıkla vahye erişebilir misin hiç?