English    Türkçe    فارسی   

4
3367-3376

  • کی گذارد موعظه بر مهر حق ** کی بگرداند حدث حکم سبق
  • Tanrının mühürlediği kulağa öğüt mü girer? Sonradan olan şey, ezeli hükmü nasıl değiştirir?
  • لیک می‌گویم حدیث خوش‌پیی ** بر امید آنک تو کنعان نه‌ای
  • Fakat Kenan değilsin ümidi ile yine sana bir hoş söz söyleyeyim:
  • آخر این اقرار خواهی کرد هین ** هم ز اول روز آخر را ببین
  • Nihayet bunu ikrar edeceksin, bari kendine gel de ilk güne bak, son günü gör!
  • می‌توانی دید آخر را مکن ** چشم آخربینت را کور کهن 3370
  • Son günü görebilirsin sen... yalnız sonu gören gözünü yıpratma, kör etme.
  • هر که آخربین بود مسعودوار ** نبودش هر دم ز ره رفتن عثار
  • Kim kutlucasına işin sonunu görürse hiçbir an yolda sürçmez.
  • گر نخواهی هر دمی این خفت‌خیز ** کن ز خاک پایی مردی چشم تیز
  • Her an bu düşüp kalkmayı istemiyorsan bir erin ayak bastığı toprağı gözüne çek.
  • کحل دیده ساز خاک پاش را ** تا بیندازی سر اوباش را
  • Onun ayağının bastığı toprağı gözüne sürme yap da bu külhaniliği başından at!
  • که ازین شاگردی و زین افتقار ** سوزنی باشی شوی تو ذوالفقار
  • Çünkü bu şakirtlikte, bu yokluğa düşmeyle iğne bile olsan Zülfikar kesilirsin.
  • سرمه کن تو خاک هر بگزیده را ** هم بسوزد هم بسازد دیده را 3375
  • Her seçilmiş erin ayak bastığı toprağı gözüne sürme gibi çek; o toprak, gözünü hem yakar, hem aydınlatır.
  • چشم اشتر زان بود بس نوربار ** کو خورد از بهر نور چشم خار
  • Deve gözü ışılansın diye diken yer de onun için gözü nurlar saçar!
  • قصه‌ی شکایت استر با شتر کی من بسیار در رو می‌افتم در راه رفتن تو کم در روی می‌آیی این چراست و جواب گفتن شتر او را
  • Katırın deveye “Ben yol yürürken yüzüstü düşü düşü veriyorum,halbuki sen az düşüyorsun,bu neden diye sorması,devenin cevabı