English    Türkçe    فارسی   

4
3710-3719

  • جز که لا احصی نگوید او ز جان ** کز شمار و حد برونست آن بیان 3710
  • O kimse, candan ve gönülden: “Ben seni övemem” demekten başka bir şey yapamaz. Çünkü Zat-ı ilahînin beyanı, sayıdan ve hesaptan ötedir. (T.M.)
  • رفتن ذوالقرنین به کوه قاف و درخواست کردن کی ای کوه قاف از عظمت صفت حق ما را بگو و گفتن کوه قاف کی صفت عظمت او در گفت نیاید کی پیش آنها ادراکها فدا شود و لابه کردن ذوالقرنین کی از صنایعش کی در خاطر داری و بر تو گفتن آن آسان‌تر بود بگوی
  • Zülkarneyn'in Kafdağına gitmesi ve "Ey Kafdağı, bize Allah'nın ululuğundan bahset" demesi, dağın da "Onun ululuğu söze gelmez.. o ululuk karşısında anlayışlar yok olur" diye cevap vermesi, Zülkarneyn'in "Bari hatırında olan ve sence söylemesi kolay bulunan Allah sanatlarından bahset" diye yalvarması.
  • رفت ذوالقرنین سوی کوه قاف ** دید او را کز زمرد بود صاف
  • Zülkarneyn, Kaf dağına gitti... o dağın saf zümrütten olduğunu gördü.
  • گرد عالم حلقه گشته او محیط ** ماند حیران اندر آن خلق بسیط
  • Bütün âlemi halka gibi çepeçevre çevirmişti... Zülkarneyn, o dağı görüp şaşırdı.
  • گفت تو کوهی دگرها چیستند ** که به پیش عظم تو بازیستند
  • Dedi ki: Sen dağsan öbür dağlar ne? Onlar senin yanında bir oyuncak âdeta!
  • گفت رگهای من‌اند آن کوهها ** مثل من نبوند در حسن و بها
  • Kaf dağı dedi ki: O dağlar, benim damarlarımdır... onlar, güzellikte, alımda bana eş olmazlar.
  • من به هر شهری رگی دارم نهان ** بر عروقم بسته اطراف جهان 3715
  • Benim her şehirde gizli bir damarım vardır... âlemin çevresi damarlarıma bağlıdır.
  • حق چو خواهد زلزله‌ی شهری مرا ** گوید او من بر جهانم عرق را
  • Allah, bir şehirde yer deprentisi yapmak isterse bana söyler, ben oraya varan damarı oynatırım.
  • پس بجنبانم من آن رگ را بقهر ** که بدان رگ متصل گشتست شهر
  • O şehre ulaşan damarı kahırla oynattım mı orada yer deprenir.
  • چون بگوید بس شود ساکن رگم ** ساکنم وز روی فعل اندر تگم
  • Allah yeter deyince damarım yatışır... durur görünürüm ama daima işteyim ben!
  • هم‌چو مرهم ساکن و بس کارکن ** چون خرد ساکن وزو جنبان سخن
  • Merhem gibi dururum ama hayli iş görürüm... akıl gibi hani; o da durur ama söz, ondan doğar, harekete gelir.