English    Türkçe    فارسی   

4
3822-3831

  • ظن ببرد از دور کان آنست و بس ** چون قج مغلوب وا می‌رفت پس
  • Onu uzaktan gören, orada ancak o var sandı... hani mağlup olan koç kıçın kıçın geri gider ya; o da öyle geri gitti.
  • صورت حرف آن سر خر دان یقین ** در رز معنی و فردوس برین
  • Harf suretini mâna bağına, yüce ve güzelim bahçeye konan eşek başı bil!
  • ای ضیاء الحق حسام الدین در آر ** این سر خر را در آن بطیخ‌زار
  • Ey Hak Ziyası Hüsameddin, bu eşek başını kavun karpuz bostanına getir.
  • تا سر خر چون بمرد از مسلخه ** نشو دیگر بخشدش آن مطبخه 3825
  • Getir de eşek başı, salhanede nasıl öldüyse bu çiğ erin piştiği yer de ona başka bir hayat versin!
  • هین ز ما صورت‌گری و جان ز تو ** نه غلط هم این خود و هم آن ز تو
  • İşte bizden suret düzmek, senden can vermek... hayır, yanlış söyledim... bu da senden, o da!
  • بر فلک محمودی ای خورشید فاش ** بر زمین هم تا ابد محمود باش
  • Ey apaçık âlemi aydınlatan güneş, gökyüzünde övülmüşsün sen... yer de seni tanısın, yeryüzünde de ebediyen övül!
  • تا زمینی با سمایی بلند ** یک‌دل و یک‌قبله و یک‌خو شوند
  • Övül de yere mensup olanlarda, yüce gök ehliyle gönülleri bir, kıbleleri bir, huyları bir olsunlar!
  • تفرقه برخیزد و شرک و دوی ** وحدتست اندر وجود معنوی
  • Ayrılık kalksın, şirk ve ikilik kalmasın! Zaten manevi varlık da ancak birlik vardır.
  • چون شناسد جان من جان ترا ** یاد آرند اتحاد ماجری 3830
  • Benim canım senin canını tanıdı mı görüp geçirdikleri şeylerin aynı şeyler olduğunu hatırlarlar.
  • موسی و هارون شوند اندر زمین ** مختلط خوش هم‌چو شیر و انگبین
  • Yeryüzünde Musa ve Harun kesilirler... sütle bal gibi güzelce birbirlerine karışır, kaynaşırlar.