English    Türkçe    فارسی   

4
989-998

  • یا سر و سجده‌ی مرا قدری بود ** یا باشکم دولتی خندان شود
  • Ne başımda bir değer var, ne secdemde... Ne de ağlamamla bir devlet gülümser benim.
  • لیک در سیمای آن در یتیم ** دیده‌ام آثار لطفت ای کریم 990
  • Ancak o eşi bulunmaz tek incinin yüzünde senin lütuf eserlerini görmüşüm ey kerem sahibi Allah’ım.
  • که نمی‌ماند به ما گرچه ز ماست ** ما همه مسیم و احمد کیمیاست
  • O bizden ama bize benzemiyor... Biz hep bakırız, Ahmet kimya!
  • آن عجایبها که من دیدم برو ** من ندیدم بر ولی و بر عدو
  • Onda gördüğüm şaşılacak şeyleri ne bir dostta gördüm ben, ne bir düşmanda!
  • آنک فضل تو درین طفلیش داد ** کس نشان ندهد به صد ساله جهاد
  • Bu çocuğa ihsan ettiğin faziletleri, birisi yüzyıl mücadelede bulunsa elde edemez”, nişanesini bile bulamaz.
  • چون یقین دیدم عنایتهای تو ** بر وی او دریست از دریای تو
  • Senin ona olan inayetlerini iyice gördüm... Anladım ki o senin denizinin biricik incisi!
  • من هم او را می شفیع آرم به تو ** حال او ای حال‌دان با من بگو 995
  • Ben de işte sana onu şefaatçi getirmedeyim... Onun yüzü suyu hürmetine ey herkesin halini bilen Allah, o ne haldedir; bana bildir!
  • از درون کعبه آمد بانگ زود ** که هم‌اکنون رخ به تو خواهد نمود
  • Kâbe içinden derhal bir ses geldi: “şimdi sana yüz gösterecek!
  • با دو صد اقبال او محظوظ ماست ** با دو صد طلب ملک محفوظ ماست
  • O yüzlerce devletle bizden nasip almıştır... Yüzlerce bölük melek, onu korumadadır.
  • ظاهرش را شهره‌ی گیهان کنیم ** باطنش را از همه پنهان کنیم
  • Onun zahirini, âleme meşhur edeceğiz... bâtınını da herkes den gizleyeceğiz!