English    Türkçe    فارسی   

5
1094-1103

  • بر سر عیسی نهاده تنگ بار  ** خر سکیزه می‌زند در مرغزار 
  • Yük dengini İsa’nın başına koymuş da; tekme atan, yuvarlanıp kalgıyan eşeği çayıra salıveriyor.
  • سرمه را در گوش کردن شرط نیست  ** کار دل را جستن از تن شرط نیست  1095
  • Sürmeyi kulağa çekmezler. Gönül işini bedenden istemek şart değildir.
  • گر دلی رو ناز کن خواری مکش  ** ور تنی شکر منوش و زهر چش 
  • Gönülsen yürü, nazlan, horluk çekme. Bedensen şeker yeme, zehir tat!
  • زهر تن را نافعست و قند بد  ** تن همان بهتر که باشد بی‌مدد 
  • Zehir bedene faydalıdır, şeker zararlı. Bedenin yardım görmemesi daha iyidir.
  • هیزم دوزخ تنست و کم کنش  ** ور بروید هیزمی رو بر کنش 
  • Cehennem odunu bedendir, onu azalt, bir odun daha biterse hemen kes!
  • ورنه حمال حطب باشی حطب  ** در دو عالم هم‌چو جفت بولهب 
  • Yoksa iki alemde de Ebuleheb’in karısı gibi odun hamalı olursun, odun hamalı.
  • از حطب بشناس شاخ سدره را  ** گرچه هر دو سبز باشند ای فتی  1100
  • Sidre dalını odundan farket, ikisi de yeşil görünür yiğidim ama bir değildir.
  • اصل آن شاخست هفتم آسمان  ** اصل این شاخست از نار و دخان 
  • O dalın aslı yedinci kat göktü. Bu dalın aslı ise ateştir, dumandır.
  • هست مانندا به صورت پیش حس  ** که غلط‌بینست چشم و کیش حس 
  • Duyguya göre ikisi de birbirine benzer. Çünkü göz ve duygunun mezhebi, yanlış görmedir.
  • هست آن پیدا به پیش چشم دل  ** جهد کن سوی دل آ جهد المقل 
  • Bu, can gözüne görünür, gönle varmak için yorul çabala.