English    Türkçe    فارسی   

5
410-419

  • تو مگر آیی و صید او شوی  ** دام بگذاری به دام او روی  410
  • Meğer ki sen gelesin de ona av olasın... Meğer ki sen, tuzağı bırakasın da onun tuzağına gidip düşesin.
  • عشق می‌گوید به گوشم پست پست  ** صید بودن خوش‌تر از صیادیست 
  • Aşk der ki: Ben yavaş yavaş çalışmasaydım; bana avlanmak av tutmadan yeğdir.
  • گول من کن خویش را و غره شو  ** آفتابی را رها کن ذره شو 
  • Benim hayranım ol da övün. Güneşi bırak da zerre ol!
  • بر درم ساکن شو و بی‌خانه باش  ** دعوی شمعی مکن پروانه باش 
  • Kapım da otur. Evsiz barksız kal. Mumluk davasına kalkışma, pervane ol.
  • تا ببینی چاشنی زندگی  ** سلطنت بینی نهان در بندگی 
  • Bu suretle dirilik sultanlığını bulur, kullukta gizli olan padişahlığı görürsün.
  • نعل بینی بازگونه در جهان  ** تخته‌بندان را لقب گشته شهان  415
  • Alemde tersine çakılmış nallar görür, esirlere padişah adı verildiğini duyarsın.
  • بس طناب اندر گلو و تاج دار  ** بر وی انبوهی که اینک تاجدار 
  • Boğazına ipler takılmış, kendisi dar ağacının tacı olmuştur da kalabalık bir halk güruhu, ona işte padişah derler.
  • هم‌چو گور کافران بیرون حلل  ** اندرون قهر خدا عز و جل 
  • Kafirlerin mezarları gibi dışı süslü, içinde ulu Allah’nın kahır ve azabı!
  • چون قبور آن را مجصص کرده‌اند  ** پرده‌ی پندار پیش آورده‌اند 
  • Onlar kabirleri kireçle örmüşler, bezemişler, zan perdesini yüzlerine örtmüşlerdir.
  • طبع مسکینت مجصص از هنر  ** هم‌چو نخل موم بی‌برگ و ثمر 
  • Senin de yoksul tabiatın hünerlerle kireçlenmiş, bezenmiştir ama mumdan yapılan nahle benzer; ne yaprağı vardır, ne meyva verir!
  • در بیان آنک لطف حق را همه کس داند و قهر حق را همه کس داند و همه از قهر حق گریزانند و به لطف حق در آویزان اما حق تعالی قهرها را در لطف پنهان کرد و لطفها را در قهر پنهان کرد نعل بازگونه و تلبیس و مکرالله بود تا اهل تمیز و ینظر به نور الله از حالی‌بینان و ظاهربینان جدا شوند کی لیبلوکم ایکم احسن عملا 
  • Allahnın lütfunu ve kahrını herkes bilir, kahrından kaçar lütfuna yapışır ama ulu Allah kahırları lütuf içinde, lütufları da kahır içinde gizlemiştir. Bu tersine çakılmış nal ve Allah’nın mekridir. Bu suretle işi ayırt edenler ve Allah’nın nurıyle bakıp görenler, hali görenler ve görünüşe aldananlardan ayrılır. Allah “hanginiz daha iyi iş yapacak diye imtihan eder” buyurmuştur.