English    Türkçe    فارسی   

6
1719-1728

  • خنده‌ی چه رمزی ار دانستیی  ** تو به جای خنده خون بگرستیی 
  • Gülüyorsun ama gülmenin yeri mi?Eğer bilseydin güleceğin yerde kan ağlardın.
  • بیان آنک بی‌کاران و افسانه‌جویان مثل آن ترک‌اند و عالم غرار غدار هم‌چو آن درزی و شهوات و زبان مضاحک گفتن این دنیاست و عمر هم‌چون آن اطلس پیش این درزی جهت قبای بقا و لباس تقوی ساختن 
  • İşsizlerle masal arayanlar, o Türk’e benzerler, gaddar ve aldatıcı âlem de o terziye benzer. Şehvetler ve kadınlar,bu dünyanın gülünç şey söylemesidir .Ömür, ebedilik kaftanı ve takva elbisesi dikilmek üzere o terzinin önüne verilmiş atlas kumaştır.
  • اطلس عمرت به مقراض شهور  ** برد پاره‌پاره خیاط غرور  1720
  • Ömrünün atlasını, ay makasıyla gurur terzisi kesip parça parça ediyor.
  • تو تمنا می‌بری که اختر مدام  ** لاغ کردی سعد بودی بر دوام 
  • Sense yıldızım, hep beni güldürseydi, hep kutlu olsaydı der, bunu istersin.
  • سخت می‌تولی ز تربیعات او  ** وز دلال و کینه و آفات او 
  • Onun terbilerine pek kızar, cilvesinden, kininden, aletlerinden hiddetlenirsin.
  • سخت می‌رنجی ز خاموشی او  ** وز نحوس و قبض و کین‌کوشی او 
  • Susmasından, kutsuzluğundan, tutukluluğundan, kinciliğinden incinirsin.
  • که چرا زهره‌ی طرب در رقص نیست  ** بر سعود و رقص سعد او مه‌ایست 
  • Neden Zühre çalıp çığırmıyor dersin. Fakat onun kutluluğuna, oynayışına, çağırışına pek güvenme.
  • اخترت گوید که گر افزون کنم  ** لاغ را پس کلیت مغبون کنم  1725
  • Yıldızın der ki: Lâtifeyi biraz daha fazlalaştırırsam seni tamamı ile aldatır, borçlu çıkarırım.
  • تو مبین قلابی این اختران  ** عشق خود بر قلب‌زن بین ای مهان 
  • Bu yıldızların işvesine bakma da ey hor hakîr kişi, erkeklere olan aşkına bak!
  • مثل 
  • آن یکی می‌شد به ره سوی دکان  ** پیش ره را بسته دید او از زنان 
  • Birisi yola düşmüş, dükkâna gidiyordu. Gördü ki kadınlar yolu kapamış.
  • پای او می‌سوخت از تعجیل و راه  ** بسته از جوق زنان هم‌چو ماه 
  • Hızlı yürümeden ayağı yanmaktaydı. Yolsa ay gibi kadınlarla doluydu, yol açmaya âdeta imkân yoktu.