English    Türkçe    فارسی   

6
1722-1731

  • سخت می‌تولی ز تربیعات او  ** وز دلال و کینه و آفات او 
  • Onun terbilerine pek kızar, cilvesinden, kininden, aletlerinden hiddetlenirsin.
  • سخت می‌رنجی ز خاموشی او  ** وز نحوس و قبض و کین‌کوشی او 
  • Susmasından, kutsuzluğundan, tutukluluğundan, kinciliğinden incinirsin.
  • که چرا زهره‌ی طرب در رقص نیست  ** بر سعود و رقص سعد او مه‌ایست 
  • Neden Zühre çalıp çığırmıyor dersin. Fakat onun kutluluğuna, oynayışına, çağırışına pek güvenme.
  • اخترت گوید که گر افزون کنم  ** لاغ را پس کلیت مغبون کنم  1725
  • Yıldızın der ki: Lâtifeyi biraz daha fazlalaştırırsam seni tamamı ile aldatır, borçlu çıkarırım.
  • تو مبین قلابی این اختران  ** عشق خود بر قلب‌زن بین ای مهان 
  • Bu yıldızların işvesine bakma da ey hor hakîr kişi, erkeklere olan aşkına bak!
  • مثل 
  • آن یکی می‌شد به ره سوی دکان  ** پیش ره را بسته دید او از زنان 
  • Birisi yola düşmüş, dükkâna gidiyordu. Gördü ki kadınlar yolu kapamış.
  • پای او می‌سوخت از تعجیل و راه  ** بسته از جوق زنان هم‌چو ماه 
  • Hızlı yürümeden ayağı yanmaktaydı. Yolsa ay gibi kadınlarla doluydu, yol açmaya âdeta imkân yoktu.
  • رو به یک زن کرد و گفت ای مستهان  ** هی چه بسیارید ای دخترچگان 
  • Bir kadına yüz çevirdi de dedi ki: A bayağı mahlûklar, a kızcağızlar, ne de çoksunuz.
  • رو بدو کرد آن زن و گفت ای امین  ** هیچ بسیاری ما منکر مبین  1730
  • Kadın, ona yüzünü döndü, ey emniyet sahibi dedi, bizim bolluğumuzu kötü görme.
  • بین که با بسیاری ما بر بساط  ** تنگ می‌آید شما را انبساط 
  • Bu kadar çoğuz ama öyle olduğu halde size bu çokluk bile az gelmede.