English    Türkçe    فارسی   

6
1776-1785

  • بس بجوشیدی درین عهد مدید  ** ترک‌جوشی هم نگشتی ای قدید 
  • Bunca uzun zamanlardır kaynar durursun ama yine de tatar aşı gibi yarı pişman bir haldesin ey kadid olmuş adam!
  • دیده‌ای عمری تو داد و داوری  ** وانگه از نادیدگان ناشی‌تری 
  • Bir ömürdür Allah adaletini görmüş, o tadı almışsın da yine görmeyenlerden daha namahremsin.
  • هر که شاگردیش کرد استاد شد  ** تو سپس‌تر رفته‌ای ای کور لد 
  • Talebelik eden üstat olur. Öyle olduğu halde sen günden güne geri gitmişsin a inatçı kör.
  • خود نبود از والدینت اختبار  ** هم نبودت عبرت از لیل و نهار 
  • Anandan,i babandan haberin yok, geceyle gündüzden de ibret almamışsın.
  • مثل 
  • Örnek
  • عارفی پرسید از آن پیر کشیش  ** که توی خواجه مسن‌تر یا که ریش  1780
  • Bir ârif, papazın birine sordu: Sen mi daha yaşlısın sakalın mı?
  • گفت نه من پیش ازو زاییده‌ام  ** بی ز ریشی بس جهان را دیده‌ام 
  • Papaz dedi ki: Ben ondan önce doğdum. Sakalsız nice zamanlarım var.
  • گفت ریشت شد سپید از حال گشت  ** خوی زشت تو نگردیدست وشت 
  • Ârif dedi ki: Sakalın ağarmış, eski halini terk etmiş. Öyle olduğu halde yazıklar olsun, kötü huyun hâlâ dönmemiş!
  • او پس از تو زاد و از تو بگذرید  ** تو چنین خشکی ز سودای ثرید 
  • O senden önce doğmuş seni geçmiş. Sense tirit sevdası ile böylece kala kalmışsın.
  • تو بر آن رنگی که اول زاده‌ای  ** یک قدم زان پیش‌تر ننهاده‌ای 
  • Önce doğduğun renktesin hâlâ. Ondan bir adım bile ileri atmamışsın.
  • هم‌چنان دوغی ترش در معدنی  ** خود نگردی زو مخلص روغنی  1785
  • Hâlâ kaptaki ekşi ayransın. Hâlâ o yoğurdun yağını ayıramamışsın.