English    Türkçe    فارسی   

6
2557-2566

  • صد نشانست از سرار و از جهار  ** لیک بس کن پرده زین در بر مدار 
  • Gizli aşikâr yüzlerce nişane var, fakat yeter, bu kapının perdesini bundan fazla açma.
  • باز رو تا قصه‌ی آن دلق گول  ** که بلا بر خویش آورد از فضول 
  • Sen yine, zevzekliğinden kendi kendisini derde atan o ahmak Delkak’ın hikâyesini söyle.
  • پس وزیرش گفت ای حق را ستن  ** بشنو از بنده‌ی کمینه یک سخن 
  • Vezir dedi ki: Ey doğruya bir direk, bir dayak olan padişahım! Şu aşağılık kul bir söz söyleyecek, onu lûtfen dinle.
  • دلقک از ده بهر کاری آمدست  ** رای او گشت و پشیمانش شدست  2560
  • Delkak, köyden bir iş için geldi. Bir şey söyleyecekti. Şimdi vazgeçti, pişman oldu.
  • ز آب و روغن کهنه را نو می‌کند  ** او به مسخرگی برون‌شو می‌کند 
  • Yağdan, baldan bahsetmede, söyleyeceğini gizlemede, maskaralıkla bu işten kurtulmaya savaşmada.
  • غمد را بنمود و پنهان کرد تیغ  ** باید افشردن مرورا بی‌دریغ 
  • Kını gösteriyor, kılıcı gizliyor. Onu acımadan sıkıştırmak gerek.
  • پسته را یا جوز را تا نشکنی  ** نی نماید دل نی بدهد روغنی 
  • Fıstığı, yahut cevizi kırmadıkça ne içi meydana çıkar, ne ondan bir yağ çıkarılır.
  • مشنو این دفع وی و فرهنگ او  ** در نگر در ارتعاش و رنگ او 
  • Onun bu saçma sözlerini, bu maskaralığını dinleme de titreyişine, yüzünün rengine bak.
  • گفت حق سیماهم فی وجههم  ** زانک غمازست سیما و منم  2565
  • Tanrı, “Niyetleri yüzlerine görünüp durur” dedi. Çünkü yüz içteki sırrı söyler, açığa vurur.
  • این معاین هست ضد آن خبر  ** که بشر به سرشته آمد این بشر 
  • Bu görünen şey, duyulan sözün zıddıdır. Çünkü insan şerle yoğrulmuştur.