English    Türkçe    فارسی   

6
2596-2605

  • عدل چه بود وضع اندر موضعش  ** ظلم چه بود وضع در ناموقعش 
  • Adalet nedir? Bir şeyi lâyık olduğu yere koymak. Zulüm nedir? Lâyık olmadığı yere koymak.
  • نیست باطل هر چه یزدان آفرید  ** از غضب وز حلم وز نصح و مکید 
  • Tanrı’nın yarattığı bir şey abes değildir. Kızgınlık, hilim, öğüt, hile... hepsi doğrudur.
  • خیر مطلق نیست زینها هیچ چیز  ** شر مطلق نیست زینها هیچ نیز 
  • Bunların hiç biri mutlak olarak hayır değildir. aynı zamanda mutlak olarak şer de değildir.
  • نفع و ضر هر یکی از موضعست  ** علم ازین رو واجبست و نافعست 
  • Her birinin yerinde faydası vardır, yerinde de zararı. Onun için bilgi vaciptir, faydalıdır.
  • ای بسا زجری که بر مسکین رود  ** در ثواب از نان و حلوا به بود  2600
  • Yoksula yapılan öyle cezalar vardır ki sevap bakımından ekmekten de yeğdir, helvadan da.
  • زانک حلوا بی‌اوان صفرا کند  ** سیلیش از خبث مستنقا کند 
  • Çünkü helva, vakitsiz yenirse safra yapar. Halbuki helva verilecek yerde ona bir sille vurulsa kötülükten kurtulur.
  • سیلیی در وقت بر مسکین بزن  ** که رهاند آنش از گردن زدن 
  • Yoksula vaktinde bir sille vur da boynu vurulmaktan kurtulsun.
  • زخم در معنی فتد از خوی بد  ** چوب بر گرد اوفتد نه بر نمد 
  • Vurmak, hakikatte kötü huyadır. Kilim dövülmez, tozu dövülür.
  • بزم و زندن هست هر بهرام را  ** بزم مخلص را و زندان خام را 
  • Meclis de var, zindan da. Her ikisi de lâzım. Meclis ihlas sahibi olana, zindan ham kişiye.
  • شق باید ریش را مرهم کنی  ** چرک را در ریش مستحکم کنی  2605
  • Yarayı deşmek lazım. Deşeceğin yerde üstüne merhem korsan pisliği kökleştirmiş olursun.