English    Türkçe    فارسی   

6
2843-2852

  • خاک بو کرد آن دگر از ربوه‌ای  ** گفت این هست از وثاق بیوه‌ای 
  • Kokudan anlayan bir yandaki toprağı kokladı, bu dedi, bir dul kadının odasının toprağı.
  • پس کمند انداخت استاد کمند  ** تا شدند آن سوی دیوار بلند 
  • Kement atan, kemendini attı, yüksek bir duvara ulaştılar.
  • جای دیگر خاک را چون بوی کرد  ** گفت خاک مخزن شاهیست فرد  2845
  • Koku alan bir başka yeri kokladı, dedi ki: O eşsiz padişahın hazinesi burada.
  • نقب‌زن زد نقب در مخزن رسید  ** هر یکی از مخزن اسبابی کشید 
  • Delik delen, duvarı deldi, hazineye girdiler. Her biri bir şeyler aldı.
  • بس زر و زربفت و گوهرهای زفت  ** قوم بردند و نهان کردند تفت 
  • Bir hayli altın sırmalarla bezenmiş kumaş, ağır mücevherler alıp hemen gizlediler.
  • شه معین دید منزل‌گاهشان  ** حلیه و نام و پناه و راهشان 
  • Padişah konakladıkları yeri, şekillerini, adlarını, yollarını iyice öğrendi.
  • خویش را دزدید ازیشان بازگشت  ** روز در دیوان بگفت آن سرگذشت 
  • Onlardan gizlenip geri döndü. Sabahleyin divanda bu macerayı anlattı.
  • پس روان گشتند سرهنگان مست  ** تا که دزدان را گرفتند و ببست  2850
  • Hemen yiğit çavuşlar yolladılar. Hırsızları tutup bağladılar.
  • دست‌بسته سوی دیوان آمدند  ** وز نهیب جان خود لرزان شدند 
  • Hepsini eli bağlı olarak divana getirdiler. Can korkusu ile tir tir titriyorlardı.
  • چونک استادند پیش تخت شاه  ** یار شبشان بود آن شاه چو ماه 
  • Padişahın huzurunda durdular. O ay gibi parlayan padişah, geceleyin kendileri ile arkadaşlık eden adamdı.