English    Türkçe    فارسی   

6
3284-3293

  • کف همی‌مالید بر پشت و سرش  ** می‌نواخت از مهر هم‌چون مادرش 
  • Merhametle arkasını, başını okşamaya anası gibi onu sevmeye koyuldu.
  • نیم ذره طیرگی و خشم نی  ** غیر مهر و رحم و آب چشم نی  3285
  • Bir parçacık bile öfkelenmedi, kızmadı. Yalnız sevdi, acıdı, gözünden yaşlar döküldü.
  • گفت گیرم بر منت رحمی نبود  ** طبع تو بر خود چرا استم نمود 
  • Dedi ki: Tutalım bana acımadın kendi kendine neden zulmettin?
  • با ملایک گفت یزدان آن زمان  ** که نبوت را نمی‌زیبد فلان 
  • Tanrı, o anda meleklere dedi ki. Peygamberliğe Musa yaraşır.
  • مصطفی فرمود خود که هر نبی  ** کرد چوپانیش برنا یا صبی 
  • Mustafa buyurmuştur ki: Her peygamber, gençliğinde yahut çocukluğunda mutlaka çobanlık etmiştir.
  • بی‌شبانی کردن و آن امتحان  ** حق ندادش پیشوایی جهان 
  • Çobanlık etmeden o sınavı geçirmeden Tanrı, ona âlem başbuğluğunu vermez.
  • گفت سایل هم تو نیز ای پهلوان  ** گفت من هم بوده‌ام دهری شبان  3290
  • Birisi sen de ettin mi? Diye sordu. Dedi ki: Ben de bir müddet çobanlık ettim.
  • تا شود پیدا وقار و صبرشان  ** کردشان پیش از نبوت حق شبان 
  • Vekarları, sabırları meydana çıksın diye Tanrı onları peygamber yapmadan çoban yapmıştır.
  • هر امیری کو شبانی بشر  ** آن‌چنان آرد که باشد متمر 
  • Her buyruk sahibinin de insanlara çobanlık ederken Tanrı buyruğunu gözetmesi gerektir.
  • حلم موسی‌وار اندر رعی خود  ** او به جا آرد به تدبیر و خرد 
  • Kendisi sürüsünü güderken Musa gibi halîm olması, akıl ve tedbirle bu işi görmesi lâzımdır.