English    Türkçe    فارسی   

6
3318-3327

  • کو همان‌جا که به وقت علتی  ** چشم پرد بر امید صحتی 
  • Nerede olacak? İnsan hastalanınca sıhhat ümidiyle göz diktiği yerde.
  • آن طرف که بهر دفع زشتیی  ** باد جویی بهر کشت و کشتیی 
  • Bir kötülüğü gidermek için yalvardığın bir harmanı savurmak bir gemiyi sürmek için rüzgar beklediğin alemde.
  • آن طرف که دل اشارت می‌کند  ** چون زبان یا هو عبارت می‌کند  3320
  • Gönlün işaret ettiği dilin “ Ey o” diye dile getirdiği yerde.
  • او مع‌الله است بی کو کو همی  ** کاش جولاهانه ماکو گفتمی 
  • Nereden, nerede diye aramaya lüzum yok, Tanrıyla iste, keşke ben de çulhalar gibi hep mekik deyip dursam bu sırrı bilen aklı dileseydim.
  • عقل ما کو تا ببیند غرب و شرق  ** روح‌ها را می‌زند صد گونه برق 
  • Aklımız doğuyu da görür batıyı da. Akıldan ruhlara yüzlerce çeşit şimşekler çakar.
  • جزر و مدش بد به بحری در زبد  ** منتهی شد جزر و باقی ماند مد 
  • O, köpüklü bir denizle beraber kabardı, kıyıyı kapladı. Sonra denizle beraber çekildi. Kıyıyı kaplayışı geçti, çekilişi kaldı!
  • نه هزارم وام و من بی دست‌رس  ** هست صد دینار ازین توزیع و بس 
  • Dokuz bin altın borcum var. elimden tutanım yok. Elimde yalnız bütün şehirden toplanmış yüz altın var, işte bu kadar!
  • حق کشیدت ماندم در کش‌مکش  ** می‌روم نومید ای خاک تو خوش  3325
  • Tanrı, seni çekti aldı. Ben bu kargaşalıklar içinde kaldım. Ey toprağı bile güzel zat, ümitsiz bir halde gidiyorum.
  • همتی می‌دار در پر حسرتت  ** ای همایون روی و دست و همتت 
  • Seni hasretinle iştiyakınla dolu olan kuluna bir himmet et ey yüzü de eli de himmeti de kutlu zat!
  • آمدم بر چشمه و اصل عیون  ** یافتم در وی به جای آب خون 
  • Kaynağın, ırmakların başına geldim, fakat orada su yerine kan buldum.