English    Türkçe    فارسی   

6
3409-3418

  • که چه تقصیر آمد از خورشید داد  ** تا تو چون خفاش افتی در سواد 
  • Adalet güneşinin ne kusuru oldu ki sen, yarasa gibi karanlıklara düştün?
  • هین چه تقصیر آمد از بحر و سحاب  ** تا تو یاری خواهی از ریگ و سراب  3410
  • Denizden, buluttan ne kusur meydana geldi ki sen, kumdan seraptan yardım istiyorsun?
  • عام اگر خفاش طبعند و مجاز  ** یوسفا داری تو آخر چشم باز 
  • Halk, aklı ermeyenler, yarasa tabiatındadırlar. Onlar geçici şeylere başvururlar, kendileri gibi her şeyleri gelgeçtir. Fakat ey Yusuf, senin bari gözün açık.
  • گر خفاشی رفت در کور و کبود  ** باز سلطان دیده را باری چه بود 
  • Bir yarasa, karanlıklara başvurur, olmayacak şeylere müracaat eder.Fakat padişah doğanın gözüne ne oldu ki dedi.
  • پس ادب کردش بدین جرم اوستاد  ** که مساز از چوب پوسیده عماد 
  • Üstad, bu suç yüzünden bir daha çürümüş sopaya dayanma, çürük tahtaya basma diye onu cezalandırdı.
  • لیک یوسف را به خود مشغول کرد  ** تا نیاید در دلش زان حبس درد 
  • Fakat Yusuf’u da gönlüne o mahpusluktan bir dert gelmesin diye kendisiyle meşgul etti.
  • آن‌چنانش انس و مستی داد حق  ** که نه زندان ماند پیشش نه غسق  3415
  • Tanrı ona öyle bir ünsiyet öyle bir sarhoşluk ver di ki, gözünde ne zindan kaldı ne karanlık.
  • نیست زندانی وحش‌تر از رحم  ** ناخوش و تاریک و پرخون و وخم 
  • Zindan, rahimden daha aşağılık, daha kötü, daha karanlık, daha kanlı ve daha kokuşuk değil ya.
  • چون گشادت حق دریچه سوی خویش  ** در رحم هر دم فزاید تنت بیش 
  • Tanrı, rahimde sana kendi tarafından bir pencere açınca bedenin günden güne gelişti.
  • اندر آن زندان ز ذوق بی‌قیاس  ** خوش شکفت از غرس جسم تو حواس 
  • O zindanda, kıyas kabul etmez bir zevkle bedenin duyguları, adeta dikilmiş bir ağaç gibi güzelce açıldı.