English    Türkçe    فارسی   

6
4472-4481

  • نوح چون بر تابه بریان ساختی  ** واهله بر تابه سنگ انداختی 
  • Nuh, tavada ne kadar kebap kızartmak istese Vahile, durmadan tavaya taş atardı.
  • مکر زن بر کار او چیره شدی  ** آب صاف وعظ او تیره شدی 
  • Kadın hilesi onun işine üstün olur, onun saf öğüt suyunu bulandırır giderdi.
  • قوم را پیغام کردی از نهان  ** که نگه دارید دین زین گمرهان 
  • Kavmine gizlice, amanın bu sapıklardan dininizi koruyun derdi.
  • رفتن قاضی به خانه‌ی زن جوحی و حلقه زدن جوحی به خشم بر در و گریختن قاضی در صندوقی الی آخره 
  • Kadının, Cuha' nın karısının evine gitmesi, Cuha' nın kızgın bir halde kapının halkasını dövmesi, kadının sandığa gizlenmesi.
  • مکر زن پایان ندارد رفت شب  ** قاضی زیرک سوی زن بهر دب  4475
  • Kadının hilesine son yoktur. Gece oldu. Akıllı kadı, kadına kavuşmak için yavaş yavaş kalktı, yola düştü.
  • زن دو شمع و نقل مجلس راست کرد  ** گفت ما مستیم بی این آب‌خورد 
  • Kadın iki mum yaktı. Yemek ve çerez hazırlamıştı. Kadı gelince biz aslen dedi, içmeden sarhoşuz.
  • اندر آن دم جوحی آمد در بزد  ** جست قاضی مهربی تا در خزد 
  • Tam bu sırada Cuha gelip kapıyı döğmeye başladı. Kadı, yerinden sıçradı, bir kaçacak yer aramaya koyuldu.
  • غیر صندوقی ندید او خلوتی  ** رفت در صندوق از خوف آن فتی 
  • Ortada bir sandıktan başka kaçacak yer yoktu. Hemen korkusundan sandığın içine girdi.
  • اندر آمد جوحی و گفت ای حریف  ** اتی وبالم در ربیع و در خریف 
  • Derken Cuha eve girdi. Başladı söylenmeye: A kadın, a yazın da bana vebal olan, kışın da.
  • من چه دارم که فداات نیست آن  ** که ز من فریاد داری هر زمان  4480
  • Neyim var da sana feda etmiyorum? Neden benim elimden her an öyle feryadedip durmadasın?
  • بر لب خشکم گشادستی زبان  ** گاه مفلس خوانیم گه قلتبان 
  • Bana kötü kötü sözler söylemede, gah müflis, gah kaltaban demedesin.