English    Türkçe    فارسی   

6
4502-4511

  • تا خرد این را به زر زین بی‌خرد  ** هم‌چنین بسته به خانه‌ی ما برد 
  • Gelsin, şu akılsız heriften bu sandığı alsın, açmadan öylece eve götürsün.
  • ای خدا بگمار قومی روحمند  ** تا ز صندوق بدنمان وا خرند 
  • Yarabbi, ruh sahibi bir kavim gönder de bizi de beden sandığından satın alsın.
  • خلق را از بند صندوق فسون  ** کی خرد جز انبیا و مرسلون 
  • Halkı, afsun sandığından peygamberlerden başka kim satın alabilir?
  • از هزاران یک کسی خوش‌منظرست  ** که بداند کو به صندوق اندرست  4505
  • Sandık içinde olduğunu gönül gözü açık olan binde bir kişi bilebilir.
  • او جهان را دیده باشد پیش از آن  ** تا بدان ضد این ضدش گردد عیان 
  • O, önce âlemi görmüştür de o zıtla bu zıt, kendisine ayan olmuştur.
  • زین سبب که علم ضاله‌ی مومنست  ** عارف ضاله‌ی خودست و موقنست 
  • Bilgi, müminin kayıp malıdır. Bu sebeple mümin, kendi yitiğini bilir, anlar.
  • آنک هرگز روز نیکو خود ندید  ** او درین ادبار کی خواهد طپید 
  • Asla iyi gün görmemiş olan, bu devletsizlikten sıkılır, çırpınır mı hiç?
  • یا به طفلی در اسیری اوفتاد  ** یا خود از اول ز مادر بنده زاد 
  • Yahut daha çocukken tutsaklığa düşen, yahut da daha önce anasından kul olarak doğan kişinin canı,
  • ذوق آزادی ندیده جان او  ** هست صندوق صور میدان او  4510
  • Hürlük zevkini görmemiştir. Onun meydanı, suretler sandığıdır.
  • دایما محبوس عقلش در صور  ** از قفس اندر قفس دارد گذر 
  • Aklı, daima suretlerde mahpustur, kafesten kafese gezer durur.