English    Türkçe    فارسی   

6
4909-4916

  • دیو و مردم را ملقن آن یکیست  ** غالب از وی گردد ار خصم اندکیست 
  • Şeytana da akıl öğreten tek birisi, insana da. Kuvveti, kudreti olmasa bile düşmana üst gelen, onun lûtfiyle üst gelir.
  • تا کدامین سوی باشد آن یواش  ** الله‌الله رو تو هم زان سوی باش  4910
  • O halim nerdeyse Tanrı hakkiyçin, Tanrı hakkiyçin sen de o yana yürü, o tarafa ol.
  • گفت اگر از مکر ناید در کلام  ** حیله را دانسته باشد آن همام 
  • Kadı dedi ki: Hile yapar, söz söylemezse, o er, senin hileni anlarsa...
  • سر او را چون شناسی راست گو  ** گفت من خامش نشینم پیش او 
  • Sırrını nasıl öğrenirsin? Doğru söyle. Çocuk, onun önünde susar, otururum.
  • صبر را سلم کنم سوی درج  ** تا بر آیم صبر مفتاح الفرج 
  • Çıkacağım yere sabrı merdiven yapar, "Sabır ferahlığın anahtarıdır" sırrına ererim.
  • ور بجوشد در حضورش از دلم  ** منطقی بیرون ازین شادی و غم 
  • Fakat huzurunda otururken bu âlemin neşe ve gamına ait olmıyan bir söz, gönlünden coşuverirse
  • من بدانم کو فرستاد آن بمن  ** از ضمیر چون سهیل اندر یمن  4915
  • Artık bilirim ki Yemen ülkesine Süheyl yıldızını yolladığı gibi bu sözü de bana veren odur.
  • در دل من آن سخن زان میمنه‌ست  ** زانک از دل جانب دل روزنه‌ست 
  • Gönlümden kopup gelen o söz, o taraftan gelmededir. Çünkü gönülden gönüle pencere vardır.