English    Türkçe    فارسی   

1
732-756

  • ایمن از شر امیران و وزیر ** در پناه نام احمد مستجیر
  • Onlar, o emirlerin ve vezirin şerlerinden emin olup Ahmed adının sığınağında korunmuşlardı.
  • نسل ایشان نیز هم بسیار شد ** نور احمد ناصر آمد یار شد
  • Onların nesli de çoğaldı. Ahmed’in nuru, bunlara yardım etti, yâr oldu.
  • و آن گروه دیگر از نصرانیان ** نام احمد داشتندی مستهان‌‌
  • Hıristiyanlardan Ahmed adını hor tutan diğer fırka,
  • مستهان و خوار گشتند از فتن ** از وزیر شوم رای شوم فن‌‌ 735
  • Fitnelerden ve o tedbiri de şom, fitnesi de şom vezir yüzünden hor ve kıymetsiz bir hale geldi.
  • هم مخبط دینشان و حکمشان ** از پی طومارهای کژ بیان‌‌
  • Manaları ters, sözleri aykırı tomarlara uymalarından dolayı dinleri de müşevveş bir hale geldi, hükümleri de!
  • نام احمد این چنین یاری کند ** تا که نورش چون نگهداری کند
  • Ahmed’in adı böyle yardım ederse acaba nuru nasıl korur?
  • نام احمد چون حصاری شد حصین ** تا چه باشد ذات آن روح الامین
  • Ahmed adı sağlam bir kapı olunca o emin ruhun zatı ne olur?
  • حکایت پادشاه جهود دیگر که در هلاک دین عیسی سعی نمود
  • İsa dinini mahva çalışan diğer bir Yahudi padişahının hikâyesi
  • بعد از این خون ریز درمان ناپذیر ** کاندر افتاد از بلای آن وزیر
  • Vezirin belâsı yüzünden yoldan çıkmış olan o nasihat kabul etmez padişahtan sonra,
  • یک شه دیگر ز نسل آن جهود ** در هلاک قوم عیسی رو نمود 740
  • İsa kavminin dinini mahv için aynı Yahudi’nin neslinden diğer bir padişah meydana çıktı.
  • گر خبر خواهی از این دیگر خروج ** سوره بر خوان و السما ذات البروج‌‌
  • Bu diğer padişahın meydana çıkışını haber almak istersen “Vessemâi zatülburûc” suresini oku.
  • سنت بد کز شه اول بزاد ** این شه دیگر قدم بر وی نهاد
  • Birinci padişahtan doğan kötü âdete bu padişah da ayak uydurdu.
  • هر که او بنهاد ناخوش سنتی ** سوی او نفرین رود هر ساعتی‌‌
  • Kim fena bir âdet koyarsa ona her an lânet gider durur.
  • نیکوان رفتند و سنتها بماند ** وز لئیمان ظلم و لعنتها بماند
  • İyiler gittiler, güzel usul ve âdetleri kaldı; kötü adamlardan da zulümler ve lânetler!
  • تا قیامت هر که جنس آن بدان ** در وجود آید بود رویش بدان‌‌ 745
  • Kıyamete kadar o kötülerin cinsinden kim vücuda gelse yüzü o kötülüğedir.
  • رگ رگ است این آب شیرین و آب شور ** در خلایق می‌‌رود تا نفخ صور
  • Bu tatlı suyla tuzlu su; damar damardır. Halk arasında sûr üfürülünceye dek birbirine karışmadan böylece gider durur.
  • نیکوان را هست میراث از خوش‌‌آب ** آن چه میراث است أورثنا الکتاب‌‌
  • İyilere tatlı su miras kaldı. O ne mirasıdır? “Evras'nel kitab” mirası…
  • شد نیاز طالبان ار بنگری ** شعله‌‌ها از گوهر پیغمبری‌‌
  • Dikkat edersen görür anlarsın ki taliplerin dileği Peygamberlik cevherinin şûleleridir, o şûleleri dilerler.
  • شعله‌‌ها با گوهران گردان بود ** شعله آن جانب رود هم کان بود
  • Şûleler, mücevherlere tâbi olarak parıldar ve dönerler. Şûle, nereden çıkıyorsa, madeni neredeyse oraya gider.
  • نور روزن گرد خانه می‌‌دود ** ز آنکه خور برجی به برجی می‌‌رود 750
  • Güneş, bir burçtan bir burca gidip durduğundan pencereye vuran ziyası da evin etrafında döner dolaşır.
  • هر که را با اختری پیوستگی است ** مر و را با اختر خود هم تگی است‌‌
  • Kimin bir yıldızla alâka ve merbuyeti varsa o; kendi yıldızıyla döner, dolaşır, o yıldızın tesiri altındadır.
  • طالعش گر زهره باشد در طرب ** میل کلی دارد و عشق و طلب‌‌
  • Talihli Zühre ise şevki, çalıp çağırmayı, aşkı diler, onlara adamakıllı meyli vardır.
  • ور بود مریخی خون‌‌ریز خو ** جنگ و بهتان و خصومت جوید او
  • Kan dökücü huylu Mirrih’e mensup ise cenk, bühtan ve düşmanlık arar.
  • اخترانند از ورای اختران ** که احتراق و نحس نبود اندر آن‌‌
  • Yıldızların ardında yıldızlar vardır ki onlarda ihtirak ve nahis olmaz.
  • سایران در آسمانهای دگر ** غیر این هفت آسمان معتبر 755
  • Onlar, bu meşhur yedi kat gökten başka diğer göklerde seyir ve hareket ederler.
  • راسخان در تاب انوار خدا ** نی بهم پیوسته نی از هم جدا
  • Birbirlerine bitişik ve birbirlerinden ayrı olmayan bu yıldızlar, Tanrı nurlarının ışığında dururlar.