English    Türkçe    فارسی   

1
899-923

  • از کلیله باز جو آن قصه را ** و اندر آن قصه طلب کن حصه را
  • Kelile’den bu hikâyeyi oku ve o kıssadan hisse almaya bak!
  • بیان توکل و ترک جهد گفتن نخجیران به شیر
  • Av hayvanlarının aslana, tevekkül edip çalışmayı terk etmesini söylemeleri
  • طایفه‌‌ی نخجیر در وادی خوش ** بودشان از شیر دایم کش مکش‌‌ 900
  • Güzel bir derede av hayvanları, aslan korkusundan ıstırap içindeydiler.
  • بس که آن شیر از کمین درمی‌‌ربود ** آن چرا بر جمله ناخوش گشته بود
  • Çünkü aslan, daima pusudan çıkıp birisini kapmaktaydı. O otlak bu yüzden hepsine fena geliyordu.
  • حیله کردند آمدند ایشان بشیر ** کز وظیفه ما ترا داریم سیر
  • Hileye başvurdular; aslanın huzuruna geldiler. “Biz sana gündelikle yiyecek verip doyuralım,
  • بعد از این اندر پی صیدی میا ** تا نگردد تلخ بر ما این گیا
  • Bundan sonra hiçbir av peşine düşme ki bu otlak, bize zehrolmasın” dediler.
  • جواب گفتن شیر نخجیران را و فایده‌‌ی جهد گفتن‌‌
  • Aslanın av hayvanlarına cevap verip çalışmanın faydasını söylemesi
  • گفت آری گر وفا بینم نه مکر ** مکرها بس دیده‌‌ام از زید و بکر
  • Aslan dedi ki: “Hileye uğramasam, vefa görecek olsam dediğiniz doğru. Ben şundan, bundan çok hileler görmüşümdür.
  • من هلاک فعل و مکر مردمم ** من گزیده‌‌ی زخم مار و کژدمم‌‌ 905
  • İnsanların yaptıkları işlerden, ettikleri hilelerden helâk olmuşum; o yılanlar, o akrepler tarafından çık ısırılmışım.
  • مردم نفس از درونم در کمین ** از همه مردم بتر در مکر و کین‌‌
  • İçinde pusu kurmuş olan nefis ise, kibir ve kin bakımından bütün adamlardan beterdir.
  • گوش من لا یلدغ المؤمن شنید ** قول پیغمبر به جان و دل گزید
  • Benim kulağım “mümin, bir zehirli hayvan deliğinden iki kere dağlanmaz” sözünü işitti; Peygamber’in sözünü canla, gönülle kabul etti.”
  • ترجیح نهادن نخجیران توکل را بر جهد و اکتساب‌‌
  • Av hayvanlarının tevekkülü çalışıp kazanmaya tercih eylemeleri
  • جمله گفتند ای حکیم با خبر ** الحذر دع لیس یغنی عن قدر
  • Hepsi dediler ki: “Ey halden haberdar hakîm! Çekinmeyi bırak; çekinme, insanı kaderin hükümlerinden kurtaramaz.
  • در حذر شوریدن شور و شر است ** رو توکل کن توکل بهتر است‌‌
  • Kaderden çekinmekte perişanlık ve kötülük vardır, yürü, tevekkül et ki tevekkül, hepsinden iyidir.
  • با قضا پنجه مزن ای تند و تیز ** تا نگیرد هم قضا با تو ستیز 910
  • Ey kötü hiddetli adam! Kaza ile pençeleşme ki kaza da seninle kavgaya tutuşmasın.
  • مرده باید بود پیش حکم حق ** تا نیاید زخم از رب الفلق‌‌
  • Tanyerini ağartan Tanrı’dan bir zarar gelmemesi için kulun Hak hükmüne karşı ölü gibi olması lâzımdır.”
  • ترجیح نهادن شیر جهد و اکتساب را بر توکل و تسلیم‌‌
  • Aslanın çalışıp kazanmayı tevekküle, teslimiyete tercih etmesi
  • گفت آری گر توکل رهبر است ** این سبب هم سنت پیغمبر است‌‌
  • Aslan: “Evet, tevekkül kılavuzsa da bu sebebe teşebbüs de, Peygamber’in sünnetidir.
  • گفت پیغمبر به آواز بلند ** با توکل زانوی اشتر ببند
  • Peygamber, yüksek sesle “Tevekkülle beraber yine devenin ayağını bağla” dedi.
  • رمز الکاسب حبیب الله شنو ** از توکل در سبب کاهل مشو
  • “Çalışan kimse Tanrı sevgilisidir” işaretini dinle: tevekkülden dolayı esbaba teşebbüs hususunda tembel olma” dedi.
  • ترجیح نهادن نخجیران توکل را بر اجتهاد
  • Av hayvanlarının tevekkülü çalışmaya tercih etmeleri
  • قوم گفتندش که کسب از ضعف خلق ** لقمه‌‌ی تزویر دان بر قدر حلق‌‌ 915
  • Hayvanlar, ona: “Çalışıp kazanma, bil ki, halkın itikat zayıflığı yüzünden, harislerin boğazları miktarınca bir riya lokmasıdır.
  • نیست کسبی از توکل خوبتر ** چیست از تسلیم خود محبوبتر
  • Tevekkülden daha güzel bir kazanç yoktur. Esasen Hakk’a teslim olmadan daha sevgili ne var?
  • بس گریزند از بلا سوی بلا ** بس جهند از مار سوی اژدها
  • Çokları belâdan belâya; yılandan ejderhaya sıçrarlar,
  • حیله کرد انسان و حیله‌‌ش دام بود ** آن که جان پنداشت خون آشام بود
  • İnsan hile etti ama hilesi kendisine tuzak oldu… Can sandığı, kan içici bir düşman kesildi!
  • در ببست و دشمن اندر خانه بود ** حیله‌‌ی فرعون زین افسانه بود
  • Kapıyı kapadı, hâlbuki düşman evinin içindeydi. Firavunun hile ve tedbiri de işte buna benzer masallardandı.
  • صد هزاران طفل کشت آن کینه کش ** و آن که او می‌‌جست اندر خانه‌‌اش‌‌ 920
  • O kin güdücü, yüz binlerce çocuk öldürdü; aradığıysa evinin içindeydi.
  • دیده‌‌ی ما چون بسی علت در اوست ** رو فنا کن دید خود در دید دوست‌‌
  • Mademki bizim gözümüzde birçok illet var; yürü, kendi görüşünü dostun görüşünde yok et!
  • دید ما را دید او نعم العوض ** یابی اندر دید او کل غرض‌‌
  • Bizim görüşümüze bedel onun görüşü, ne güzel bir karşılıktır. Bütün maksatları onun görüşünde bulursun.
  • طفل تا گیرا و تا پویا نبود ** مرکبش جز گردن بابا نبود
  • Çocuk; tutucu, koşucu değilken ancak babasının omzuna biner.