English    Türkçe    فارسی   

2
1992-2016

  • ای خدا این سنگ دل را موم کن ** ناله‏ی ما را خوش و مرحوم کن‏
  • Ey Allah, bizim taş yüreğimizi mum gibi yumuşat; kerem et de feryadımıza acı!
  • گفتن نابینای سائل که دو کوری دارم‏
  • Kör bir dilencinin “Bende iki körlük var” demesi
  • بود کوری کاو همی‏گفت الامان ** من دو کوری دارم ای اهل زمان‏
  • Bir kör vardı, derdi ki: “Ey zamane ehli, elâman, benim iki körlüğüm var.
  • پس دو باره رحمتم آرید هان ** چون دو کوری دارم و من در میان‏
  • Şu halde bana iki kat acıyın. Çünkü iki kat körüm, bu iki körlüğe birden müptelâyım”
  • گفت یک کوریت می‏بینیم ما ** آن دگر کوری چه باشد وانما 1995
  • Birisi “Bir körlüğünü görüyoruz. Öbür körlüğün nedir? Göster” dedi.
  • گفت زشت آوازم و ناخوش نوا ** زشت آوازی و کوری شد دوتا
  • Kör dedi ki; “Sesim çirkin, avazım bed. Ses çirkinliği ve körlük iki kat körlüktür.
  • بانگ زشتم مایه‏ی غم می‏شود ** مهر خلق از بانگ من کم می‏شود
  • Çirkin sesim halka keder vermekte. Halkın acıması, sesim yüzünden azalmakta.
  • زشت آوازم به هر جا که رود ** مایه‏ی خشم و غم و کین می‏شود
  • Kötü sesim nereye varırsa hiddet, gam ve kin meydana gelmekte.
  • بر دو کوری رحم را دوتا کنید ** این چنین ناگنج را گنجا کنید
  • İki körlüğe siz de iki kat acıyın. Böyle hiçbir yere sığmayan kişiyi gönlünüze sığdırın, hoş görün”
  • زشتی آواز کم شد زین گله ** خلق شد بر وی به رحمت یک دله‏ 2000
  • Bu şikâyet, bu sızlanma yüzünden sesinin çirkinliği kalmadı. Halkın hepsi ona acımaya başladı.
  • کرد نیکو چون بگفت او راز را ** لطف آواز دلش آواز را
  • Sırrını söyleyince gönlünün güzel sesi, sesini güzelleştirdi, sesindeki çirkinlik gitti.
  • و انکه آواز دلش هم بد بود ** آن سه کوری دوری سرمد بود
  • Fakat birisinin gönül sesi de çirkin olursa o adamda üç ebedî körlük vardır.
  • لیک وهابان که بی‏علت دهند ** بو که دستی بر سر زشتش نهند
  • Fakat sebepsiz illetsiz hacetleri reva edenler, olabilir ki onun çirkin başına bir el korlar.
  • چون که آوازش خوش و مظلوم شد ** زو دل سنگین دلان چون موم شد
  • O dilencinin sesi hoş ve acınacak hale gelince taş yüreklilerin yüreği bile muma döndü.
  • ناله‏ی کافر چو زشت است و شهیق ** ز آن نمی‏گردد اجابت را رفیق‏ 2005
  • Kâfirin sesi çirkin olduğundan icabete eş olamaz.
  • اخسؤا بر زشت آواز آمده ست ** کاو ز خون خلق چون سگ بود مست‏
  • “Susun” emri, kötü ses hakkındadır. Çünkü o ses, halkın kanından köpek gibi sarhoş olmuştur.
  • چون که ناله‏ی خرس رحمت کش بود ** ناله‏ات نبود چنین ناخوش بود
  • Ayının feryadı bile acındıracak bir ses olur da senin feryadın olmazsa bu çok kötü bir şeydir!
  • دان که با یوسف تو گرگی کرده‏ای ** یا ز خون بی‏گناهی خورده‏ای‏
  • Bil ki sen Yusuf’a kurtluk etmişsin yahut bir suçsuzun kanını içmişsin.
  • توبه کن و ز خورده استفراغ کن ** ور جراحت کهنه شد رو داغ کن‏
  • Tövbe et içtiğini kus. Eğer yara eskidiyse yürü, dağla!
  • تتمه‏ی حکایت خرس و آن ابله که بر وفای او اعتماد کرده بود
  • Ayıyla, onun vefakârlığına güvenen ahmağın hikâyesi
  • خرس هم از اژدها چون وارهید ** و آن کرم ز آن مرد مردانه بدید 2010
  • Ayı, ejderhadan kurtulup o babayiğit erden o keremi görünce,
  • چون سگ اصحاب کهف آن خرس زار ** شد ملازم در پی آن بردبار
  • Eshâb- Kehf’in köpeği gibi onun peşine takıldı.
  • آن مسلمان سر نهاد از خستگی ** خرس حارس گشت از دل بستگی‏
  • O Müslüman, hastalanıp yastığa baş koyunca da ayı, ona bağlanmış, gönül vermiş olduğundan bırakmadı, başın da beklemeye başladı.
  • آن یکی بگذشت و گفتش حال چیست ** ای برادر مر ترا این خرس کیست‏
  • Birisi oradan geçerken “ Halin nasıl? Kardeş, bu ayıyla ne işin var” dedi.
  • قصه واگفت و حدیث اژدها ** گفت بر خرسی منه دل ابلها
  • Er, ejderha hikâyesini nakletti. O adam “ Ayıya güvenme be ahmak.
  • دوستی ابله بتر از دشمنی است ** او بهر حیله که دانی راندنی است‏ 2015
  • Ahmağın dostluğu düşmanlıktan beterdir. Ne suretle olursa olsun sürülmesi gerek” dedi.
  • گفت و الله از حسودی گفت این ** ور نه خرسی چه نگری این مهر بین‏
  • Er dedi ki; “Vallahi bunu hasedinden söyledin, yoksa sen ayıya ne bakıyorsun, sevgilisini gör!”