English    Türkçe    فارسی   

2
2337-2361

  • عقل را من آزمودم هم بسی ** زین سپس جویم جنون را مغرسی‏
  • Ben, birçok defalar aklı sınadım. Bundan sonra bir tarla arayacak, oraya delilik tohumu saçacağım!
  • به حیلت در سخن آوردن سائل آن بزرگ را که خود را دیوانه ساخته بود
  • Birisinin kendisini deli gösteren bir uluyu hile ile söyletmesi
  • آن یکی می‏گفت خواهم عاقلی ** مشورت آرم بدو در مشکلی‏
  • Birisi” Bir akıllı arıyorum, onunla meşverette bulunacağım, bir müşkülüm var, ona söyleyeceğim” dedi.
  • آن یکی گفتش که اندر شهر ما ** نیست عاقل جز که آن مجنون‏نما
  • Bu sözü duyan da “Şehrimizde kendisini deliliğe vuran birisi var, ondan başka akıllı yok.
  • بر نیی گشته سواره نک فلان ** می‏دواند در میان کودکان‏ 2340
  • İşte bir sopaya binmiş, çocuklarla beraber koşup duruyor.
  • صاحب رای است و آتش پاره‏ای ** آسمان قدر است و اختر باره‏ای‏
  • Rey ve tedbir sahibi, ateş parçası gibi bir adamdır. Kadri gök gibi yüce, yıldızlar yağdırıcı bir zattır.
  • فر او کروبیان را جان شده ست ** او در این دیوانگی پنهان شده ست‏
  • Kudreti, parlaklığı, Kerrûbilere can olmuştur. O, kendisini bu divanelikte gizlemiştir.” dedi.
  • لیک هر دیوانه را جان نشمری ** سر منه گوساله را چون سامری‏
  • Fakat her divaneyi kendine can sayma.. Sâmiri gibi buzağıya secde etme.
  • چون ولیی آشکارا با تو گفت ** صد هزاران غیب و اسرار نهفت‏
  • Bir veli sana gayb’a ait yüz binlerce şeyi, yüz binlerce sırrı apaçık söylese bile,
  • مر ترا آن فهم و آن دانش نبود ** واندانستی تو سرگین را ز عود 2345
  • Sen de o anlayış, o bilgi olmadıkça yine fışkıyı ödağacından ayırt edemezsin.
  • از جنون خود را ولی چون پرده ساخت ** مر و را ای کور کی خواهی شناخت‏
  • Veli, kendisine deliliği perde etti mi, ey kör, sen onu nasıl tanıyabilirsin?
  • گر ترا باز است آن دیده‏ی یقین ** زیر هر سنگی یکی سرهنگ بین‏
  • Eğer yakîn gözün açıksa bak da her taşın altında bir erin gizli olduğunu gör!
  • پیش آن چشمی که باز و رهبر است ** هر گلیمی را کلیمی در بر است‏
  • Yol gösterici ortada, göz önünde; her Kelîm’in bir kilime bürünmüş olduğu meydandadır.
  • مر ولی را هم ولی شهره کند ** هر که را او خواست با بهره کند
  • Veliyi meşhur eden yine velidir. Veli, kime dilerse nasip verir.
  • کس نداند از خرد او را شناخت ** چون که او مر خویش را دیوانه ساخت‏ 2350
  • Fakat deliliğe vurdu mu kimse akıl edip de onu anlayamaz.
  • چون بدزدد دزد بینایی ز کور ** هیچ یابد دزد را او در عبور
  • Bir hırsız, körden bir şey çaldı mı kör, onu bulabilir mi hiç?
  • کور نشناسد که دزد او که بود ** گر چه خود بر وی زند دزد عنود
  • Hırsız, gelip ona çatsa bile kör, hırsız kimdir? Ne anlasın?
  • چون گزد سگ کور صاحب ژنده را ** کی شناسد آن سگ درنده را
  • Köpek, kör yoksulu ısırsa bile kör, kendisini dalayan köpeği nereden bilecek?
  • حمله بردن سگ بر کور گدا
  • Köpeğin kör bir dilenciye saldırması
  • یک سگی در کوی بر کور گدا ** حمله می‏آورد چون شیر وغا
  • Bir köpek, mahallede bir kör bir dilenciye savaş aslanı gibi saldırdı.
  • سگ کند آهنگ درویشان به خشم ** در کشد مه خاک درویشان به چشم‏ 2355
  • Ay bile yoksulların izi tozunu gözüne sürme gibi çektiği halde, köpek, kızgınlıkla yoksullara saldırır.
  • کور عاجز شد ز بانگ و بیم سگ ** اندر آمد کور در تعظیم سگ‏
  • Kör, köpeğin sesinden korktu, âciz oldu. Ona tâzim etmeye başladı:
  • کای امیر صید و ای شیر شکار ** دست دست تست دست از من بدار
  • “Ey avcılar beyi, ey av aslanı, el senin elin (hüküm senin hükmün), benden el çek” demeye başladı.
  • کز ضرورت دم خر را آن حکیم ** کرد تعظیم و لقب دادش کریم‏
  • Hakîmin biri de zaruret yüzünden eşeğin kuyruğunu ağırlamış, o kuyruğa Kerim lâkabını takmıştır.
  • گفت او هم از ضرورت کای اسد ** از چو من لاغر شکارت چه رسد
  • Kör de zora gelince köpeğe “Ey aslan, benim gibi arık birisini avlayıp da ne yapacaksın?
  • گور می‏گیرند یارانت به دشت ** کور می‏گیری تو در کوچه به گشت‏ 2360
  • Dostların çölde yaban eşeği avlamaktalar, sense mahallede kör avlıyorsun, bu ne kötü şey!
  • گور می‏جویند یارانت به صید ** کور می‏جویی تو در کوچه به کید
  • Dostların avda yaban eşeği arıyorlar, sen sokakta hile düzüp kör arıyorsun” dedi.