- 
		    ز اهل دل جو از جماد آن را مجو ** که جماد آمد خلایق پیش او
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Şeytanın izini bulmayı, hırsızı elde etmeyi, gönül ehli olanlardan um, bu işi onlardan iste; taştan topraktan değil. Çünkü halk, gönül ehline nispetle taş, topaç gibidir, âdeta cansızdır.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    مشورت جوینده آمد نزد او ** کای اب کودک شده رازی بگو
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Danışacak adam arayan da o deliliğe vurmuş delinin huzuruna geldi, dedi ki: “Ey kendini çocuk gösteren baba, bana bir sır söyle.”
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   گفت رو زین حلقه کاین در باز نیست ** باز گرد امروز روز راز نیست   2385
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Veli dedi ki: “Git bu halkayı çalıp durma. Kapı kapalı. Bu gün sır söylenecek gün değil, başka vakit gel.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گر مکان را ره بدی در لامکان ** همچو شیخان بودمی من بر دکان
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Eğer Lâ mekân âleminde mekâna yer olsaydı ben de şeyhler gibi dükkânda oturur, alışverişe koyulurdum”
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
	      
		  
		  - 
		  خواندن محتسب مست خراب افتاده را به زندان
 
	      
	       
	      
	       
	      
		  - Muhtesibin, harap bir halde yere yıkılmış sarhoşu zindana dâvet etmesi
 
		  
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    محتسب در نیم شب جایی رسید ** در بن دیوار مستی خفته دید
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Muhtesip gece yarısı bir yere uğradı. Duvar dibinde bir adamın uyuduğunu gördü.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت هی مستی چه خورده ستی بگو ** گفت از این خوردم که هست اندر سبو
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - “Hey, sarhoş musun, ne içtin? Söyle” dedi. Adam dedi ki: “Testidekinden içtim!”
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت آخر در سبو واگو که چیست ** گفت از آن که خوردهام گفت این خفی است
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Muhtesip “Söyle, testide ne var?” diye sordu. Adam, “İçtiğim şey” diye cevap verdi. Muhtesip, “Bu gizli bir lâf.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   گفت آن چه خوردهای آن چیست آن ** گفت آن که در سبو مخفی است آن   2390
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Ne içtin, içtiğin ne ?” diye sordu. Adam “ Testide gizli olan şey işte” dedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    دور میشد این سؤال و این جواب ** ماند چون خر محتسب اندر خلاب
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bu sual cevap, birbirine ulanıp gitti. Muhtesip de eşek gibi çamura saplanıp kaldı.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت او را محتسب هین آه کن ** مست هو هو کرد هنگام سخن
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ona, “Gel de bir ah de bakalım” dedi. Sarhoş söz söylerken “Hu, hu” dedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت گفتم آه کن هو میکنی ** گفت من شاد و تو از غم دم زنی
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Muhtesip, “Ben sana ah dedim, hu, de demedim, sen hu diyorsun” deyince, adam, “Ben neşeliyim, sen gamdan iki büklüm olmuşsun.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    آه از درد و غم و بیدادی است ** هوی هوی می خوران از شادی است
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ah; dertten, gamdan, zulümden olur. Sarhoşların bu hu’larıysa neşedendir.” dedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   محتسب گفت این ندانم خیز خیز ** معرفت متراش و بگذار این ستیز   2395
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Muhtesip, “Ben şunu, bunu bilmem, kalk. Marifet satıp durma. Bu dırıltıyı bırak” dedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت رو تو از کجا من از کجا ** گفت مستی خیز تا زندان بیا
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Adam, “Yürü be, sen neredesin, ben nerede?” deyince, Muhtesip, “ Hadi kalk, zindana gel” dedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت مست ای محتسب بگذار و رو ** از برهنه کی توان بردن گرو
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Sarhoş dedi ki: “Be Muhtesip, beni bırak da yürü işine. Çıplak adamdan rehin alabilir misin sen?
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گر مرا خود قوت رفتن بدی ** خانهی خود رفتمی وین کی شدی
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Eğer benim yürümeye kuvvetim olsaydı burada yatar mıydım. Evime giderdim.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    من اگر با عقل و با امکانمی ** همچو شیخان بر سر دکانمی
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Eğer benim de aklım olsaydı, imkânını bulsaydım şeyhler gibi dükkân başında bulunurdum.”
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
	      
		  
		  - 
		  دوم بار در سخن کشیدن سایل آن بزرگ را تا حال او معلوم تر گردد
 
	      
	       
	      
	       
	      
		  - Adam’ın halini anlamak için o ulu zatı ikinci defa olarak konuşturması
 
		  
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   گفت آن طالب که آخر یک نفس ** ای سواره بر نی این سو ران فرس   2400
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - O, büyük adamın ahvalini öğrenmek isteyen adam “ Ey sopayı at edinip binen atlı, bir an için olsun atını bu tarafa sür dedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    راند سوی او که هین زوتر بگو ** کاسب من بس توسن است و تند خو
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Adam, “Çabuk söyle, atım çok serkeştir, pek huyludur.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    تا لگد بر تو نکوبد زود باش ** از چه میپرسی بیانش کن تو فاش
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Çabuk ol ki seni tepmesin. Ne soracaksan açıkça sor bakalım” diyerek sopasını o tarafa sürdü.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    او مجال راز دل گفتن ندید ** زو برون شو کرد و در لاغش کشید
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Adam gönlündeki sırrı söylemeye imkân bulamadı. Ondan vazgeçip veliyi alaya aldı.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت میخواهم در این کوچه زنی ** کیست لایق از برای چون منی
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Dedi ki: “Bu sokakta oturan kadınlardan birini almak istiyorum. Benim gibi bir adama acaba hangisi lâyık?”
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   گفت سه گونه زناند اندر جهان ** آن دو رنج و این یکی گنج روان   2405
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Veli, “Dünyada üç türlü kadın vardır. İkisi zahmet ve mihnetten ibarettir, biri daimi bir hazinedir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    آن یکی را چون بخواهی کل تراست ** و آن دگر نیمی ترا نیمی جداست
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Onu alırsan tamamıyla senin olur. İkincisinin yarısı senin olur, yarısı senden ayrı kalır.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    و آن سوم هیچ او ترا نبود بدان ** این شنودی دور شو رفتم روان
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Üçüncü ise hiç sana mal olmaz. Bunu duydun ya. Hadi şimdi yürü, ben gidiyorum.