English    Türkçe    فارسی   

2
2661-2685

  • قوم نوح از مکر تو در نوحه‏اند ** دل کباب و سینه شرحه شرحه‏اند
  • Nuh’un kavmi senin hilenden feryada düşmüşler, gönülleri yanmış, göğüsleri paramparça olmuştur.
  • عاد را تو باد دادی در جهان ** در فگندی در عذاب و اندهان‏
  • Cihanda Âd kavmine rüzgârı sen yolladın, onları azaplara, mihnetlere sen düşürdün.
  • از تو بود آن سنگسار قوم لوط ** در سیاه آبه ز تو خوردند غوط
  • Lût kavminin başına taş yağmasına sen sebep oldun. O kara suyun içinde, senin yüzünden boğuldular.
  • مغز نمرود از تو آمد ریخته ** ای هزاران فتنه‏ها انگیخته‏
  • Nemrut’un beyni, senin yüzünden döküldü binlerce fitneler meydana getiren Şeytan!
  • عقل فرعون ذکی فیلسوف ** کور گشت از تو نیابید او وقوف‏ 2665
  • Filozof, zeki Firavunun aklı körleşti, senin yüzünden bir şey anlamaz oldu.
  • بو لهب هم از تو نااهلی شده ** بو الحکم هم از تو بو جهلی شده‏
  • Ebulehep de senin yüzünden naehil, oldu. Ebülhakem de senin yüzünden Ebucehil kesildi.
  • ای بر این شطرنج بهر یاد را ** مات کرده صد هزار استاد را
  • Ey bu satrançta nam için yüz binlerce ustayı mat eden!
  • ای ز فرزین بندهای مشکلت ** سوخته دلها سیه گشته دلت‏
  • Ey müşkül oyunlarıyla gönülleri yakan ve gönlüne merhamet gelmeyen!
  • بحر مکری تو خلایق قطره‏ای ** تو چو کوهی وین سلیمان ذره‏ای‏
  • Sen hile denizisin, halk bir katradan ibaret. Sen dağ gibisin, selim kalpli insanlara ancak bir zerre!
  • کی رهد از مکر تو ای مختصم ** غرق طوفانیم الا من عصم‏ 2670
  • Ey düşmanlık edip duran Şeytan, senin hilenden kim kurtulabilir? Hepimiz tufana gark olmuşuz. Ancak Tanrı’nın koruduğu müstesna.
  • بس ستاره‏ی سعد از تو محترق ** بس سپاه و جمع از تو مفترق‏
  • Nice saadetli yıldız, senin yüzünden ihtiraka düşmüştür. Nice askerler, nice topluluklar, senin yüzünden darmadağın olmuştur!”
  • باز جواب گفتن ابلیس معاویه را
  • İblis’in Muaviye’ye cevap vermesi
  • گفت ابلیسش گشای این عقد را ** من محکم قلب را و نقد را
  • İblis Muaviye’ye dedi ki: “Bu bağı çöz. Ben, kalpla halis için mehenğim.
  • امتحان شیر و کلبم کرد حق ** امتحان نقد و قلبم کرد حق‏
  • Hak, beni aslanla köpeği imtihan etmek için yarattı, halisle kalpı ayırt etmek için halk etti.
  • قلب را من کی سیه رو کرده‏ام ** صیرفی‏ام قیمت او کرده‏ام‏
  • Ben, kalpın yüzünü ne vakit karartmışım. Kuyumcuyum ben, ona daima değerini verdim.
  • نیکوان را ره نمایی می‏کنم ** شاخه‏های خشک را بر می‏کنم‏ 2675
  • İyilere yol gösteririm, kuru dalları keserim.
  • این علفها می‏نهم از بهر چیست ** تا پدید آید که حیوان جنس کیست‏
  • Bu otları niye ortaya koyarım? Hayvan hangi cinstendir, meydana çıksın diye.
  • گرگ از آهو چو زاید کودکی ** هست در گرگیش و آهویی شکی‏
  • Kurt, ceylândan bir yavru doğursa onun kurt yahut ceylân oluşunda şüphe edilir.
  • تو گیاه و استخوان پیشش بریز ** تا کدامین سو کند او گام تیز
  • Önüne otla kemik koy. Bakalım hangisine tezce adım atacak, hangisine meyledecek?
  • گر به سوی استخوان آید سگ است ** ور گیا خواهد یقین آهو رگ است‏
  • Eğer kemiğe gelirse köpektir, ota meylederse şüphe yok, ceylân cinsindendir.
  • قهر و لطفی جفت شد با همدگر ** زاد از این هر دو جهانی خیر و شر 2680
  • Kahırla lütuf, birbirine eş oldu. Bu ikisinden bir hayır ve şer âlemi doğdu.
  • تو گیاه و استخوان را عرضه کن ** قوت نفس و قوت جان را عرضه کن‏
  • Sen otla kemiği göster, nefis ve can gıdasını arz et.
  • گر غذای نفس جوید ابتر است ** ور غذای روح خواهد سرور است‏
  • Nefis gıdasını isterse aşağılıktır, ruh gıdasını isterse serverdir.
  • گر کند او خدمت تن هست خر ** ور رود در بحر جان یابد گهر
  • Tene hizmet ederse eşektir. Can denizine dalarsa inci bulur.
  • گر چه این دو مختلف خیر و شراند ** لیک این هر دو به یک کار اندراند
  • Gerçi bu ikisi birbirine aykırı, hayır ve şerdir ama ikisi de bir iş başındadır.
  • انبیا طاعات عرضه می‏کنند ** دشمنان شهوات عرضه می‏کنند 2685
  • Peygamberler, ibadetlerini arz ederler, düşmanlar şehvetlerini.