English    Türkçe    فارسی   

2
3056-3080

  • آخرین قرنها پیش از قرون ** در حدیث است آخرون السابقون‏
  • Zamanlardan sonuncusu, ilk devirlerden daha üstündür. Hadiste “ Ahirûnes Sâbikun” denmektedir.
  • تا هلاک قوم نوح و قوم هود ** عارض رحمت به جان ما نمود
  • Merhamet sahibi Allah, Nûh ve Hûd kavimlerinin helâkini bize gösterdi;
  • کشت ایشان را که ما ترسیم از او ** ور خود این بر عکس کردی وای تو
  • Biz korkalım, ibret alalım diye onları kahretti. Ya aksi olsaydı vay haline!
  • بیان حال خود پرستان و ناشکران در نعمت وجود انبیا و اولیا علیهم السلام‏
  • Kendisine tapanların (peygamber ve velilerin Aleyhimüsselâm) varlıkları nimetken buna şükretmeyenlerin hali
  • هر ک از ایشان گفت از عیب و گناه ** وز دل چون سنگ وز جان سیاه‏
  • Peygamberlerden hangisi, suça, ayıba dair bir şey söylediyse taş gibi katı gönül’e, kapkara cana,
  • و ز سبک داری فرمان‏های او ** و ز فراغت از غم فردای او 3060
  • Allah fermanlarına ehemmiyet vermemeye, yarın ki ahret gününü düşünmeyip rahatça keyfine bakmaya,
  • و ز هوس و ز عشق این دنیای دون ** چون زنان مر نفس را بودن زبون‏
  • Bu aşağılık dünyaya heves etmeye, bu aşağılık dünyaya âşık, karılar gibi nefse zebun olmaya,
  • و آن فرار از نکته‏های ناصحان ** و آن رمیدن از لقای صالحان‏
  • Nasihat edenlerden kaçmaya, temiz kişilerle buluşmaktan çekinmeye,
  • با دل و با اهل دل بیگانگی ** با شهان تزویر و روبه‏شانگی‏
  • Gönül’e, gönül ehline karşı yabancı durmaya, padişahlara hile düzmeye, onlara karşı tilkilik yapmaya kalkışmaya,
  • سیر چشمان را گدا پنداشتن ** از حسدشان خفیه دشمن داشتن‏
  • Gözü tok kişileri yoksul sanmaya, onlara haset edip gizlice düşman olmaya dair söyledi.
  • گر پذیرد چیز تو گویی گداست ** ور نه گویی زرق و مکر است و دغاست‏ 3065
  • Onlardan biri verdiğin bir şeyi kabul ederse yoksul dersin, kabul etmezse riyakâr ve mürai!
  • گر در آمیزد تو گویی طامع است ** ور نه گویی در تکبر مولع است‏
  • İnsanlara karışırsa tamahkâr dersin. Karışmaz, çekingen davranırsa kibirli!
  • یا منافق‏وار عذر آری که من ** مانده‏ام در نفقه‏ی فرزند و زن‏
  • Yahut da münafıklar gibi “Çoluğun, çocuğun nafakasını kazanmaya uğraşıyorum,
  • نه مرا پروای سر خاریدن است ** نه مرا پروای دین ورزیدن است‏
  • Ne başımı kaşımaya vaktim var, ne din kaydına düşüp ibadet etmeğe!
  • ای فلان ما را به همت یاد دار ** تا شویم از اولیا پایان کار
  • Lûtfet, bizi himmetle bir an da sonunda biz de velilerden olalım” diye mazeret serdedersin.
  • این سخن نه هم ز درد و سوز گفت ** خوابناکی هرزه گفت و باز خفت‏ 3070
  • Fakat bu sözde, dertten, aşktan değildir. Âdeta uyuyan bir adamın bir aralık uyanıp sayıklayarak tekrar uykuya dalmasına benzer.
  • هیچ چاره نیست از قوت عیال ** از بن دندان کنم کسب حلال‏
  • “Ayalimin rızkını kazanmaktan başka bir şey yapamıyorum. Ne çare? Dişimle, tırnağımla çalışıp çabalıyor, helâlinden kazanıyorum” dersin.
  • چه حلال ای گشته از اهل ضلال ** غیر خون تو نمی‏بینم حلال‏
  • Ey sapıklara karışan, ne helâli? Senin kanından başka helâl göremiyorum.
  • از خدا چاره‏ستش و از لوت نه ** چاره‏ش است از دین و از طاغوت نه‏
  • Çare Allah’tandır. Lokmandan değil, çare dindendir puttan değil!
  • ای که صبرت نیست از دنیای دون ** صبر چون داری ز نعم الماهدون‏
  • Ey aşağılık dünyaya bile sabredemeyen, bu yeryüzünü güzel bir tarzda döşeyen Allah’ya nasıl sabredebiliyorsun?
  • ای که صبرت نیست از ناز و نعیم ** صبر چون داری از الله کریم‏ 3075
  • Ey naz ve nimete bile sabredemeyen, kerim Allah’a nasıl sabredebiliyorsun?
  • ای که صبرت نیست از پاک و پلید ** صبر چون داری از آن کاین آفرید
  • Ey temize, pise bile sabırsız, Yaratanına nasıl sabredebiliyorsun?
  • کو خلیلی که برون آمد ز غار ** گفت هذا رب هان کو کردگار
  • Nerede bir Halil ki mağaradan çıkıp ayı görünce “ Bu benim Rabbim” dedikten sonra battığını görünce kendisine gelip “ Nerede kâinatı yaratan Allah?” desin.
  • من نخواهم در دو عالم بنگریست ** تا نبینم این دو مجلس آن کیست‏
  • Ben, bu iki meclis sahibini görmedikçe iki âlemi de görmek istemem.
  • بی‏تماشای صفتهای خدا ** گر خورم نان در گلو ماند مرا
  • Allah sıfatlarını görmedikçe ekmek bile yesem boğazımda kalır.
  • چون گوارد لقمه بی‏دیدار او ** بی‏تماشای گل و گلزار او 3080
  • Onun yüzünü görmedikçe, onun gülünü, gül bahçesini temaşa etmedikçe lokma nasıl siner?