English    Türkçe    فارسی   

2
3532-3556

  • آب جو نسبت به اشتر هست کم ** لیک باشد موش را آن همچو یم‏
  • Su, deveye göre azdır, fakat fareye göre deniz gibiydi.
  • هر که را باشد وظیفه چار نان ** دو خورد یا سه خورد هست اوسط آن‏
  • Birisinin dört ekmeğe ihtiyacı olurda iki yahut üç tanesini yerse bu, orta bir yiyiştir.
  • ور خورد هر چار دور از اوسط است ** او اسیر حرص مانند بط است‏
  • Fakat dördünü de yerse bu yiyiş, orta bir yiyiş değildir ki. O adam, kaz gibi hırsına esir olmuştur.
  • هر که او را اشتها ده نان بود ** شش خورد می‏دان که اوسط آن بود 3535
  • Birisinin on ekmeğe iştahı olsa da altısını yese bu orta sayılır.
  • چون مرا پنجاه نان هست اشتهی ** مر ترا شش گرده هم دستیم نی‏
  • Fakat benim elli ekmeğe ihtiyacım var, senin altı yufkaya müsavi değiliz ki.
  • تو به ده رکعت نماز آیی ملول ** من به پانصد در نیایم در نحول‏
  • Sen on rekât namaz kılınca usanırsın, ben beş yüz rekât namaz kılsam usanmam.
  • آن یکی تا کعبه حافی می‏رود ** و آن یکی تا مسجد از خود می‏شود
  • Birisi, ta Kâbe’ye kadar yaya gider, öbürü mescide varıncaya kadar kendisinden geçer.
  • آن یکی در پاکبازی جان بداد ** وین یکی جان کند تا یک نان بداد
  • Birisi o kadar cömerttir ki gönlü bulanmadan canını bile verir, öbürü bir dilim ekmek verebilmek için can çekişir.
  • این وسط در با نهایت می‏رود ** که مرا آن را اول و آخر بود 3540
  • Bu orta halli oluş, sona göredir; önü, sonu olan şeye nispetledir.
  • اول و آخر بباید تا در آن ** در تصور گنجد اوسط یا میان‏
  • Bir şeyde evvel, âhir olmalı ki ortası tasavvur edilebilsin.
  • بی‏نهایت چون ندارد دو طرف ** کی بود او را میانه منصرف‏
  • Sonsuz şeyin önü, sonu nasıl olur… Önü, sonu olmayanın ortası nasıl bulunur?
  • اول و آخر نشانش کس نداد ** گفت لو کان له البحر مداد
  • Allah, “Deniz mürekkep olsa biterdi de Rabbimin kelimeleri bitmezdi” dedi. Kimse Allah tecellisinin evvelini, âhirini göremedi.
  • هفت دریا گر شود کلی مداد ** نیست مر پایان شدن را هیچ امید
  • Hatta yedi deniz, tamamıyla mürekkep olsa gene biteceğini umma.
  • باغ و بیشه گر بود یک سر قلم ** زین سخن هرگز نگردد هیچ کم‏ 3545
  • Bağ, orman baştanbaşa kalem olsa bu söz, yine eksilmez.
  • آن همه حبر و قلم فانی شود ** وین حدیث بی‏عدد باقی بود
  • O mürekkebin, o kalemlerin hepsi biter de sonu olmayan bu söz yine kalır.
  • حالت من خواب را ماند گهی ** خواب پندارد مر آن را گمرهی‏
  • Benim halim uyuyan adamın haline benzer. Gören sapık, beni uyuyor sanıyor.
  • چشم من خفته دلم بیدار دان ** شکل بی‏کار مرا بر کار دان‏
  • Hâlbuki bil ki gözüm uyur, gönlüm uyanıktır. Bil ki işsiz güçsüz gibi duruyorum ama işimde var, gücüm de!
  • گفت پیغمبر که عینای تنام ** لا ینام قلبی عن رب الأنام‏
  • Peygamber “Gözlerim uyur ama Allah lütfuyla kalbim uyumaz” dedi.
  • چشم تو بیدار و دل خفته به خواب ** چشم من خفته دلم در فتح باب‏ 3550
  • Senin gözün açık, kalbin uyuyor; benim gözüm uyuyor, gönlüme kapı açılmış!
  • مر دلم را پنج حس دیگر است ** حس دل را هر دو عالم منظر است‏
  • Gönlün ayrı beş duygusu var, gönül duygusuna iki cihan da pencere.
  • تو ز ضعف خود مکن در من نگاه ** بر تو شب بر من همان شب چاشت‏گاه‏
  • Sen, kendi zayıflığınla bana bakma… Sana gece çağı ama o gece, bana kuşluk vakti.
  • بر تو زندان بر من آن زندان چو باغ ** عین مشغولی مرا گشته فراغ‏
  • Sana zindan, fakat o zindan bana bahçe gibi. Meşguliyetin ta kendisi bana istirahat hali.
  • پای تو در گل مرا گل گشته گل ** مر ترا ماتم مرا سور و دهل‏
  • Senin ayağın balçıkta, bana balçık gül kesilmiş... Sana yas, bana düğün, dernek davul zurna!
  • در زمینم با تو ساکن در محل ** می‏دوم بر چرخ هفتم چون زحل‏ 3555
  • Seninle yeryüzünde oturup duruyorum ama Zuhal yıldızı gibi yedinci kat göğün üstünde koşup durmaktayım.
  • همنشینت من نیم سایه‏ی من است ** برتر از اندیشه‏ها پایه‏ی من است‏
  • Seninle oturan ben değilim, benim gölgem. Mertebem, düşüncelerden üstün.