English    Türkçe    فارسی   

3
1170-1194

  • چاره‌ای می‌باید اندر ساحری ** تا بود که زین دو ساحر جان بری 1170
  • Bunları defetmek için bir çare bulun. Karşılık olarak size hesapsız hazineler bağışlayacak” diye haber gönderdi.
  • آن دو ساحر را چو این پیغام داد ** ترس و مهری در دل هر دو فتاد
  • Bu haberi duyunca iki büyücünün de gönüllerine hem korku düştü, hem sevgi.
  • عرق جنسیت چو جنبیدن گرفت ** سر به زانو بر نهادند از شگفت
  • Cinsiyet damarı atmağa başladı, ikisi de hayretlerinden başlarını dizlerine koydular.
  • چون دبیرستان صوفی زانوست ** حل مشکل را دو زانو جادوست
  • Sofinin meşk yeri dizidir, müşkülü halletmek hususunda iki diz, âdeta sihirbazdır.
  • خواندن آن دو ساحر پدر را از گور و پرسیدن از روان پدر حقیقت موسی علیه السلام
  • O iki sihirbazın, babalarının ruhaniyetine sığınmaları ve Musa aleyhisselâm’ın hakikatini babalarının ruhundan sormaları
  • بعد از آن گفتند ای مادر بیا ** گور بابا کو تو ما را ره نما
  • O iki büyücü, bu haberi alıp hayrete daldıktan sonra annelerine “Anne, babamızın mezarı nerede? Bize göster” dediler.
  • بردشان بر گور او بنمود راه ** پس سه‌روزه داشتند از بهر شاه 1175
  • Anneleri, onlara rehberlik etti, babalarının mezarını gösterdi. Üç gün Allah rızası için oruç tuttular.
  • بعد از آن گفتند ای بابا به ما ** شاه پیغامی فرستاد از وجا
  • Sonra “Baba, padişah korkmuş, bize emir göndermiş...
  • که دو مرد او را به تنگ آورده‌اند ** آب رویش پیش لشکر برده‌اند
  • İki adam, onu sıkıştırmış, ordusunun önünde şerefine, haysiyetine dokunmuş.
  • نیست با ایشان سلاح و لشکری ** جز عصا و در عصا شور و شری
  • Onların ne silâhları var, ne askerleri. Bir tek asaları var ama o asa da kıyametler koparıyormuş.
  • تو جهان راستان در رفته‌ای ** گرچه در صورت به خاکی خفته‌ای
  • Sen zahiren toprakta yatıp uyuyorsun ama hakikatte doğrular ülkesine gitmişsin.
  • آن اگر سحرست ما را ده خبر ** ور خدایی باشد ای جان پدر 1180
  • Eğer onların yaptıkları sihirse bize haber ver. Canım babacığımız, onlar Allah eriyse, yaptıkları iş Allah’tansa yine bildir.
  • هم خبر ده تا که ما سجده کنیم ** خویشتن بر کیمیایی بر زنیم
  • De onlara uyalım, secde edelim, kendimizi bir kimyaya atalım (da halis altın olalım).
  • ناامیدانیم و اومیدی رسید ** راندگانیم و کرم ما را کشید
  • Ümidi kesilmiş biçareleriz. Bize bir ümit ver Allah tapısından sürülmüşleriz, bizi o tapıya yine onun keremi çekti” diye yalvardılar.
  • جواب گفتن ساحر مرده با فرزندان خود
  • Ölmüş büyücünün oğullarına cevap vermesi
  • گفتشان در خواب کای اولاد من ** نیست ممکن ظاهر این را دم زدن
  • Babaları, onlara rüyalarında dedi ki: “Oğullarım, bunu açıkça söylemeye imkân yok.
  • فاش و مطلق گفتنم دستور نیست ** لیک راز از پیش چشمم دور نیست
  • Apaçık ve olduğu gibi söylememe izin yok. Ama bu sır, uzak değil gözümün önünde.
  • لیک بنمایم نشانی با شما ** تا شود پیدا شما را این خفا 1185
  • Size bir nişane göstereyim de gizli şey aşikâr olsun.
  • نور چشمانم چو آنجا گه روید ** از مقام خفتنش آگه شوید
  • Gözlerimin nurları, oraya varın da onun uyumakta olduğu yeri anlayın.
  • آن زمان که خفته باشد آن حکیم ** آن عصا را قصد کن بگذار بیم
  • O hakikat sahibi uyurken korkmayın asayı almaya kalkışın.
  • گر بدزدی و توانی ساحرست ** چاره‌ی ساحر بر تو حاضرست
  • Eğer çalabilirseniz o sihirbazın biridir. Sihirbaza karşı çare bulmayı bilirsiniz siz.
  • ور نتانی هان و هان آن ایزدیست ** او رسول ذوالجلال و مهتدیست
  • Yok, eğer çalamazsanız aman ha aman… Kendinize gelin, o, Allah eridir. Ululuk sahibi ve hidayet verici Allah’ın elçisidir.
  • گر جهان فرعون گیرد شرق و غرب ** سرنگون آید خدا آنگاه حرب 1190
  • Yeryüzü doğudan batıya kadar Firavunla dolsa savaş zamanı Allah, yine onu üstün eder; Firavun, baş aşağı gelir.
  • این نشان راست دادم جان باب ** بر نویس الله اعلم بالصواب
  • Babalarının canı yavrucuklarım, bu doğru nişaneyi verdim işte. Buna göre iş yapın, Allah doğrusunu daha iyi bilir.
  • جان بابا چون بخسپد ساحری ** سحر و مکرش را نباشد رهبری
  • Yavrularım, sihirbaz uyuyunca sihirinin, hilesinin hükmü kalmaz.
  • چونک چوپان خفت گرگ آمن شود ** چونک خفت آن جهد او ساکن شود
  • Çoban uyudu mu kurt emin olur. Çoban uykuya daldı mı dikkati elden gider.
  • لیک حیوانی که چوپانش خداست ** گرگ را آنجا امید و ره کجاست
  • Fakat bir hayvana Allah çobanlık ederse kurt, oraya nereden yol bulur, onu kapmayı nasıl umabilir?