- 
		    آنک دل بیدار دارد چشم سر ** گر بخسپد بر گشاید صد بصر
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Fakat gönlü uyanık olanın baş gözü uyusa bile gönlünde yüzlerce göz açılır.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گر تو اهل دل نهای بیدار باش ** طالب دل باش و در پیکار باش
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Gönül ehli değilsen uyanık ol, uyuma. Bir gönül iste, mücadeleye giriş.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   ور دلت بیدار شد میخسپ خوش ** نیست غایب ناظرت از هفت و شش   1225
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Gönlün uyandı mı güzelce uyu. Gayri gözünden ne yedi kat gök kaybolur, ne altı cihet!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت پیغامبر که خسپد چشم من ** لیک کی خسپد دلم اندر وسن
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Peygamber, “Gözüm uyur ama kalbim nasıl uyur, buna imkân mı var?” dedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    شاه بیدارست حارس خفته گیر ** جان فدای خفتگان دلبصیر
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bekçi farz et ki uyumuş fakat padişah uyanık ya. Gönül gözleri açık olduğu halde uyuyanlara can feda!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    وصف بیداری دل ای معنوی ** در نگنجد در هزاران مثنوی
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ey manevi er, gönül uyanıklığını anlatmaya kalkışsam binlerce Mesnevi’ye sığmaz.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    چون بدیدندش که خفتست او دراز ** بهر دزدی عصا کردند ساز
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Sihirbazlar, Musa’yı sırt üstü yatmış görünce asayı çalmaya kalkıştılar.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   ساحران قصد عصا کردند زود ** کز پسش باید شدن وانگه ربود   1230
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Hemencecik asayı çalmak için Musa’nın ardından gidecekler, sopayı kapıvereceklerdi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    اندکی چون پیشتر کردند ساز ** اندر آمد آن عصا در اهتزاز
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Onlar, azıcık yürüyüp bu işe niyetlenir niyetlenmez asa titremeye başladı.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    آنچنان بر خود بلرزید آن عصا ** کان دو بر جا خشک گشتند از وجا
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Öyle bir titremeye başladı ki her ikisi de korkudan yerlerinde katılıp kaldılar.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بعد از آن شد اژدها و حمله کرد ** هر دوان بگریختند و رویزرد
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Sonra asa ejderha oldu, onlara saldırdı. İkisi de sapsarı kesilip kaçmaya başladılar.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    رو در افتادن گرفتند از نهیب ** غلط غلطان منهزم در هر نشیب
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Korkudan her inişte sendeleyip yuvarlanarak yüz üstü düşüyorlar, kalkıp yine kaçmaya çalışıyorlardı.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   پس یقینشان شد که هست از آسمان ** زانک میدیدند حد ساحران   1235
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Katiyetle anladılar ki bu iş Allah işi, sihirbazların harcı değil bu!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بعد از آن اطلاق و تبشان شد پدید ** کارشان تا نزع و جان کندن رسید
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Korkularından âdeta sıtmaya, hummaya tutulmuş gibi titriyorlardı; ölüm haline gelmişlerdi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    پس فرستادند مردی در زمان ** سوی موسی از برای عذر آن
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Yaptıkları işten dolayı özür dilemek üzere Musa’ya bir adam gönderdiler.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    کامتحان کردیم و ما را کی رسد ** امتحان تو اگر نبود حسد
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - “Evvelce sana hased ediyor, seni kıskanıyorduk, o yüzden sınadık, yoksa seni sınamak kimin haddine düşmüş?
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    مجرم شاهیم ما را عفو خواه ** ای تو خاص الخاص درگاه اله
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Sen bir Padişahsın, senin yanında biz mücrimiz, bizi affet ey Allah dergâhı haslarının hası! Diye ricada bulundular.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   عفو کرد و در زمان نیکو شدند ** پیش موسی بر زمین سر میزدند   1240
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Musa onları affetti, derhal iyileştiler, sıhhat buldular, Musa’nın önünde yere secde ettiler.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گفت موسی عفو کردم ای کرام ** گشت بر دوزخ تن و جانتان حرام
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Musa dedi ki: “Ey ulular, sizi affettim. Cehennem teninize haram oldu, canınıza da.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    من شما را خود ندیدم ای دو یار ** اعجمی سازید خود را ز اعتذار
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ey dostlar, ben sizi görmemiş olayım, siz de beni görmemiş gibi davranın.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    همچنان بیگانهشکل و آشنا ** در نبرد آیید بهر پادشا
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kalben âşina, fakat zahiren yabancı bir halde padişahın huzuruna benimle savaşmaya gelin!”
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    پس زمین را بوسه دادند و شدند ** انتظار وقت و فرصت میبدند
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bunun üzerine sihirbazlar yeri öpüp gittiler, çağırıldıkları zamanı ve fırsat vaktini gözetmeye koyuldular.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
	      
		  
		  - 
		  جمع آمدن ساحران از مداین پیش فرعون و تشریفها یافتن و دست بر سینه زدن در قهر  خصم او کی این بر ما نویس
 
	      
	       
	      
	       
	      
		  - Sihirbazların şehirlerden toplanıp Firavunun huzuruna gelmeleri, ihsanlara nail olmaları, ellerini göğüslerine koyup düşmanını kahredeceklerine dair söz vermeleri
 
		  
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   تا بفرعون آمدند آن ساحران ** دادشان تشریفهای بس گران   1245
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Sihirbazlar Firavunun huzuruna geldiler. Firavun onlara birçok ihsanlarda bulundu, elbiseler verdi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    وعدههاشان کرد و پیشین هم بداد ** بندگان و اسپان و نقد و جنس و زاد
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Onlara daha bir hayli ihsanlarda bulunacağına dair vaatlerde bulundu, önceden de kullar, atlar, ağır ve değerli şeyler, yiyecek ve içecek verdi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بعد از آن میگفت هین ای سابقان ** گر فزون آیید اندر امتحان
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ondan sonra: “Ey devletimle ileri giden kişiler, imtihanda galip gelirseniz,