English    Türkçe    فارسی   

3
1507-1531

  • لیک لطفی قهر در پنهان شده ** یا که قهری در دل لطف آمده
  • Fakat kahır içinde gizli olan lütfu yahut lütuf içinde gizlenmiş bulunan kahrı,
  • کم کسی داند مگر ربانیی ** کش بود در دل محک جانیی
  • Az kişi anlar. Meğerki gönlünde bir can mehengi olan Allah’a mensup bir er olsun.
  • باقیان زین دو گمانی می‌برند ** سوی لانه‌ی خود به یک پر می‌پرند
  • Bundan başkaları kahırda gizli olan lütufla, lütufta gizli bulunan kahrı anlayamaz, şüpheye düşerler. Onlar, âdeta yuvalarına bir kanatla uçup ulaşmak isteyen kuşlara benzerler!
  • بیان آنک علم را دو پرست و گمان را یک پرست ناقص آمد ظن به پرواز ابترست مثال ظن و یقین در علم
  • (Başlık yok)
  • علم را دو پر گمان را یک پرست ** ناقص آمد ظن به پرواز ابترست 1510
  • Bilginin iki kanadı vardır, şüpheninse tek. Zan noksandır, uçmaz.
  • مرغ یک‌پر زود افتد سرنگون ** باز بر پرد دو گامی یا فزون
  • Tek kanatlı kuş, çabucak baş aşağı düşer. Sonra uçmaya savaşır ama ya iki adımlık bir yer aşabilir, ya birazcık daha fazla.
  • افت خیزان می‌رود مرغ گمان ** با یکی پر بر امید آشیان
  • Şüphe kuşu düşe kalka ümit yuvasına tek kanatla uçmaya savaşır.
  • چون ز ظن وا رست علمش رو نمود ** شد دو پر آن مرغ یک‌پر پر گشود
  • Fakat şüpheden kurtuldu da bilgi sahibi oldu mu o tek kanatlı kuş, iki kanatlı kesilir. Kanatlarını açar.
  • بعد از آن یمشی سویا مستقیم ** نه علی وجهه مکبا او سقیم
  • Ondan sonra yüzüstü, eğri büğrü değil, doğru yolda güzelce uçar gider.
  • با دو پر بر می‌پرد چون جبرئیل ** بی گمان و بی مگر بی قال و قیل 1515
  • Cebrail gibi iki kanatlı şüphesiz, hilesiz, kıyl ü kalsiz uçar.
  • گر همه عالم بگویندش توی ** بر ره یزدان و دین مستوی
  • Bütün âlem, ona “Sen Allah yolundasın, dinin doğru” dese,
  • او نگردد گرم‌تر از گفتشان ** جان طاق او نگردد جفتشان
  • O onların lâfına güvenmez, o sözlerden gururlanmaz, onun tek canı, onlara çift olmaz.
  • ور همه گویند او را گم‌رهی ** کوه پنداری و تو برگ کهی
  • Yahut herkes “Sen yol azıtmışsın, kendini dağ sanıyorsun ama bir saman çöpüsün sen” dese,
  • او نیفتد در گمان از طعنشان ** او نگردد دردمند از ظعنشان
  • Onların kınamasına aldırış etmez, onların kininden, hasedinden dertlenmez.
  • بلک گر دریا و کوه آید بگفت ** گویدش با گم‌رهی گشتی تو جفت 1520
  • Hatta dağla deniz bile söze gelse de “Sen sapıklıkla eş olmuşsun” dese,
  • هیچ یک ذره نیفتد در خیال ** یا به طعن طاعنان رنجورحال
  • Bir zerre bile hayale düşmez, azıcık olsun kınayanların kınamasından elem duymaz.
  • مثال رنجور شدن آدمی بوهم تعظیم خلق و رغبت مشتریان بوی و حکایت معلم
  • Halkın ululaması ve alıcıların rağbeti yüzünden bir adamın hastalanması ve bir muallimin hikâyesi
  • کودکان مکتبی از اوستاد ** رنج دیدند از ملال و اجتهاد
  • Bir mektebin talebesi, hocalarından bıkmışlar, çalışıp çabalamadan usanmışlardı.
  • مشورت کردند در تعویق کار ** تا معلم در فتد در اضطرار
  • Ne yapıp yaparak bir iş becermek, bu suretle de muallimi derde düşürmek için birbirleriyle görüşüp danıştılar.
  • چون نمی‌آید ورا رنجوریی ** که بگیرد چند روز او دوریی
  • “Hoca hiç hastalanmıyor ki birkaç günceğiz olsun mektebe gelmesin de rahat kalalım;
  • تا رهیم از حبس و تنگی و ز کار ** هست او چون سنگ خارا بر قرار 1525
  • Bu hapisten, bu darlıktan, bu çalışıp çabalamadan kurtulalım. Mermer kaya gibi yerinde durup duruyor” dediler.
  • آن یکی زیرکتر این تدبیر کرد ** که بگوید اوستا چونی تو زرد
  • İçlerinden birisi, en zekileriydi. Bir tedbir düşündü. “Hocam, nasılsın, neden böyle benzin sararmış?
  • خیر باشد رنگ تو بر جای نیست ** این اثر یا از هوا یا از تبیست
  • Hayrola, rengin kaçmış senin… Bu ya hava çarpmasından, ya sıtmadan derim.
  • اندکی اندر خیال افتد ازین ** تو برادر هم مدد کن این‌چنین
  • Hoca, elbette bu sözden biraz olsun vehme düşer. Sen de bu çeşit sözlerle bana yardım edersin kardeşim.
  • چون درآیی از در مکتب بگو ** خیر باشد اوستا احوال تو
  • Mektebin kapısından içeri girer girmez, “ Hayır ola hocam, bu halin ne” dedi.
  • آن خیالش اندکی افزون شود ** کز خیالی عاقلی مجنون شود 1530
  • Vehmi biraz daha artar, akıllı adam bile vehimle delirir gider.
  • آن سوم و آن چارم و پنجم چنین ** در پی ما غم نمایند و حنین
  • Üçüncü, dördüncü, beşinci olarak gelenler de bizden sonra bu çeşit sözler söyler, açıklanırlar.