English    Türkçe    فارسی   

3
1556-1580

  • گفتن هریک خداوند و ملک ** آنچنان کردش ز وهمی منهتک
  • Herkes ona Allah’sın, padişahsın dedikçe vehimlendi, bu vehimle öyle bir dereceye geldi ki,
  • که به دعوی الهی شد دلیر ** اژدها گشت و نمی‌شد هیچ سیر
  • Allahlık, dâvasında yiğitleşti, ejderha kesildi, doymak nedir bilmez oldu!
  • عقل جزوی آفتش وهمست و ظن ** زانک در ظلمات شد او را وطن
  • Aklı cüz’inin afeti vehimdir, zandır. Çünkü onun vatanı karanlıklar diyarındadır.
  • بر زمین گر نیم گز راهی بود ** آدمی بی وهم آمن می‌رود
  • Yerde yarım arşın enlikte bir yol olsa insan, hiç vehimlenmeden rahatça yürür.
  • بر سر دیوار عالی گر روی ** گر دو گز عرضش بود کژ می‌شوی 1560
  • Fakat yüksek bir duvarın üstünde gitsen yolun genişliği iki arşın olsa yine eğri büğrü gidersin.
  • بلک می‌افتی ز لرزه‌ی دل به وهم ** ترس وهمی را نکو بنگر بفهم
  • Hatta gönlüne düşen vehim yüzünden belki de düşersin. Vehimden gelen korkuya iyice dikkat et de vehimin kötülüğünü anla.
  • رنجور شدن اوستاد به وهم
  • Hocanın vehimle hastalanması
  • گشت استا سست از وهم و ز بیم ** بر جهید و می‌کشانید او گلیم
  • Hoca vehimden korkudan hastalandı. Yerinden sıçrayıp kalktı, kilimini başına örttü.
  • خشمگین با زن که مهر اوست سست ** من بدین حالم نپرسید و نجست
  • “Zaten sevgisi az, ben bu halde, olduğum halde halimi sormadı bile.
  • خود مرا آگه نکرد از رنگ من ** قصد دارد تا رهد از ننگ من
  • Rengimin solukluğunu, benzimin uçukluğunu haber bile vermedi. Bana kastediyor, benden kurtulmaya yol arıyor.
  • او به حسن و جلوه‌ی خود مست گشت ** بی‌خبر کز بام افتادم چو طشت 1565
  • Kendi güzelliğinden kendi cilvesinden kendisi sarhoş olmuş. Benimse haberim bile yok… Hâlbuki leğenim, damdan düşmüş, rüsvay olmuş gitmişim” diye karısına kızgın bir halde,
  • آمد و در را بتندی وا گشاد ** کودکان اندر پی آن اوستاد
  • Evine gelip kapıyı şiddetle açtı. Çocuklarda hocanın ardından geliyordu.
  • گفت زن خیرست چون زود آمدی ** که مبادا ذات نیکت را بدی
  • Karısı, “Hayır ola, erken geldin. Allah esirgesin, başına kötü bir şey gelmesin de” dedi.
  • گفت کوری رنگ و حال من ببین ** از غمم بیگانگان اندر حنین
  • Hoca dedi ki. “Kör müsün sen? Bir benzime, bir halime baksana. Yabancıların bile derdimle dertleniyor, feryada geliyor.
  • تو درون خانه از بغض و نفاق ** می‌نبینی حال من در احتراق
  • Sen evimin içinde olduğun halde bana düşmanlığından, bana karşı münafıklıkta bulunduğundan yanıp yakıldığımı, görmüyorsun bile”
  • گفت زن ای خواجه عیبی نیستت ** وهم و ظن لاش بی معنیستت 1570
  • Kadın, “A hocam, senin bir şeyin yok. Bu endişen manasız ve saçma bir vehimden ibaret” dediyse de,
  • گفتش ای غر تو هنوزی در لجاج ** می‌نبینی این تغیر و ارتجاج
  • “A kahpe inat mı ediyorsun? Halimde ki kırgınlığı, tir tir titrediğimi görmüyor musun?
  • گر تو کور و کر شدی ما را چه جرم ** ما درین رنجیم و در اندوه و گرم
  • Körsen benim ne cürmüm var? Ben kendi derdime düştüm, bu gussadan perişan bir haldeyim zaten” dedi.
  • گفت ای خواجه بیارم آینه ** تا بدانی که ندارم من گنه
  • Kadın “ Hocam, ayna getireyim de bak… Benim bir suçum var mı, yalan söylüyor muyum, anla” dediyse de hoca,
  • گفت رو مه تو رهی مه آینت ** دایما در بغض و کینی و عنت
  • “Git, aynan da batsın, sen de bat. Zaten daima bana buğzetmede, daima bana kin gütmede, benimle inat edip durmadasın sen.
  • جامه‌ی خواب مرا زو گستران ** تا بخسپم که سر من شد گران 1575
  • Yatağı yay, yorganı getir… Ben yatayım hele… Başım ağırlaştı” dedi.
  • زن توقف کرد مردش بانگ زد ** کای عدو زوتر ترا این می‌سزد
  • Kadın biraz duraklayınca “Hadi behey düşman senin lâyığın bu laf, durmasana” diye bağırmaya başladı.
  • در جامه‌ی خواب افتادن استاد و نالیدن او از وهم رنجوری
  • Hocanın, vehminden yatağa, yorgana düşmesi ve hastayım diye vehimlenerek inlemeye başlaması
  • جامه خواب آورد و گسترد آن عجوز ** گفت امکان نه و باطن پر ز سوز
  • Kocakarı, yatak yorgan getirip döşedi. “İçi vehim ateşiyle dolu, imkân yok.
  • گر بگویم متهم دارد مرا ** ور نگویم جد شود این ماجرا
  • Bir şey söylesem beni itham edecek. Fakat söylemesem de bu hastalık sahiden hastalık haline gelecek.
  • فال بد رنجور گرداند همی ** آدمی را که نبودستش غمی
  • Kötüye yorma, vehimlenme, insanı hiçbir hastalığı yokken hasta eder.
  • قول پیغامبر قبوله یفرض ** ان تمارضتم لدینا تمرضوا 1580
  • Kabul edilmesi farz olan Peygamber hadisidir bu: Hasta değilken kendinizi hasta gösterirseniz sahiden hastalanırsınız.