English    Türkçe    فارسی   

3
2139-2163

  • وام‌دار شرح این نکته شدم ** مهلتم ده معسرم زان تن زدم
  • Bu nükteyi başka bir yerde anlatmak borcum olsun… Şimdi bana mühlet ver, halim yok, susayım.
  • اقتدا کردن قوم از پس دقوقی
  • O kavmin Dekukî’ye uyması
  • پیش در شد آن دقوقی در نماز ** قوم همچون اطلس آمد او طراز 2140
  • Dekukî, namaz kıldırmak üzere onların önüne geçti, o kadar birleştiler, o kadar kaynaştılar ki sanki onlar atlas bir kumaştı, Dekukî de o kumaşın sırması, süsü!
  • اقتدا کردند آن شاهان قطار ** در پی آن مقتدای نامدار
  • O padişahlar, saf olup o ünlü imama uydular.
  • چونک با تکبیرها مقرون شدند ** همچو قربان از جهان بیرون شدند
  • Tekbir getirince kurbanlık koç gibi âlemden çıktılar.
  • معنی تکبیر اینست ای امام ** کای خدا پیش تو ما قربان شدیم
  • Ey ulu tekbirin manası şudur: Yarabbi, huzurunda kurbanız.
  • وقت ذبح الله اکبر می‌کنی ** همچنین در ذبح نفس کشتنی
  • Koyun keserken “Allahu ekber-Allah uludur” dersin ya o geberesi nefsi keserken de bu söz söylenir.
  • تن چو اسمعیل و جان همچون خلیل ** کرد جان تکبیر بر جسم نبیل 2145
  • Ten İsmail’e benzer, can Halil’e, can bu semiz bedeni yaptırdı da tekbir getirdi mi,
  • گشت کشته تن ز شهوتها و آز ** شد به بسم الله بسمل در نماز
  • Ten kesilir, şehvetlerden hırslardan kurtulur, besmeleyle kesilmiş temiz bir kurban haline gelir.
  • چون قیامت پیش حق صفها زده ** در حساب و در مناجات آمده
  • Kıyamette olduğu gibi Hak huzurunda saf kurulur, hesaba, Allah ile konuşup görüşmeye girişilir.
  • ایستاده پیش یزدان اشک‌ریز ** بر مثال راست‌خیز رستخیز
  • Allah huzurunda, gözyaşları dökerek ayakta durmak, kıyamet gününde kabirden kalkıp mahşer yerinde dikilmeye benzer.
  • حق همی‌گوید چه آوردی مرا ** اندرین مهلت که دادم من ترا
  • Hak, “Sana bunca zamandır mühlet verdim, bana ne getirdin?
  • عمر خود را در چه پایان برده‌ای ** قوت و قوت در چه فانی کرده‌ای 2150
  • Ömrünü neyle bitirdin, verdiğim gıdayı, ihsan ettiğim kuvveti ne uğruna mahvettin,
  • گوهر دیده کجا فرسوده‌ای ** پنج حس را در کجا پالوده‌ای
  • Gözünün nurunu nerelerde tükettin, beş duygunu nerelerde yıprattın?
  • چشم و هوش و گوش و گوهرهای عرش ** خرج کردی چه خریدی تو ز فرش
  • Gözünü, kulağını, aklını, arşa ait bütün cevherlerini harcadın… ferş âleminden bunlara karşılık ne satın aldın?
  • دست و پا دادمت چون بیل و کلند ** من ببخشیدم ز خود آن کی شدند
  • Sana kazma ve bel gibi el ve ayak verdim. Onları sana bizzat ben bağışlamıştım, ne yaptın onları?” der.
  • همچنین پیغامهای دردگین ** صد هزاران آید از حضرت چنین
  • Hak’tan buna benzer seni dertlere uğratan yüz binlerce haberler gelir.
  • در قیام این کفتها دارد رجوع ** وز خجالت شد دوتا او در رکوع 2155
  • Kıyamdayken kula gelen bu haberlerden kul utanır, iki büklüm olur, rükûa varır.
  • قوت استادن از خجلت نماند ** در رکوع از شرم تسبیحی بخواند
  • Utanmadan ayakta durmaya kudreti kalmaz, rükûda Allah’ı tespih eder.
  • باز فرمان می‌رسد بردار سر ** از رکوع و پاسخ حق بر شمر
  • Allah’tan “Başını kaldır, rükûdan kıyama dön de Allah’ın sorgularına birer birer cevap ver” fermanı gelir.
  • سر بر آرد از رکوع آن شرمسار ** باز اندر رو فتد آن خام‌کار
  • O utanan kul, rükûdan başını kaldırır. Fakat olgun bir iş yapamamış olduğundan bu sefer yüzüstü düşer.
  • باز فرمان آیدش بردار سر ** از سجود و وا ده از کرده خبر
  • Yine emir gelir: “ Başını kaldır, secdeden kalk da yaptıklarından haber ver!”
  • سر بر آرد او دگر ره شرمسار ** اندر افتد باز در رو همچو مار 2160
  • Tekrar utana utana başını kaldırır ama yine yılan gibi yüzüstü düşüverir!
  • باز گوید سر بر آر و باز گو ** که بخواهم جست از تو مو بمو
  • Allah, tekrar “ Başını kaldır da şöyle. Kıldan kıla yaptıklarını araştırmak istiyorum” der.
  • قوت پا ایستادن نبودش ** که خطاب هیبتی بر جان زدش
  • Artık ayakta durmaya kuvveti kalmadığından, Allah’ın heybetli hitabı, canına tesir etmiş olduğundan,
  • پس نشیند قعده زان بار گران ** حضرتش گوید سخن گو با بیان
  • O ağır yükün altında, yere oturur. Allah “Söyle bana…