English    Türkçe    فارسی   

3
2855-2879

  • تو قیاسی گیر طراریش را ** که چنان سرور کند زو ریش را 2855
  • Bir bak da hilebazlığını anla… Öyle bir ulu bile, onun hilesi yüzünden saçını, saklını yoldu.
  • الحذر ای گل‌پرستان از شرش ** تیغ لا حولی زنید اندر سرش
  • Ey balçığa tapanlar, onun şerrinden amanın aman… Onun kafasına “Lâ havle” kılıcını vurmaya bakın!
  • کو همی‌بیند شما را از کمین ** که شما او را نمی‌بینید هین
  • Pusudan sizi görüp durur, fakat siz onu görmezsiniz, gaflet etmeyin sakın!
  • دایما صیاد ریزد دانه‌ها ** دانه پیدا باشد و پنهان دغا
  • Avcı, daima taneler saçar… Saçtığı taneler görünür de yapacağı kötülük görünmez.
  • هر کجا دانه بدیدی الحذر ** تا نبندد دام بر تو بال و پر
  • Nerede tane görürsen sakın oradan. Sakın da tuzağa düşme, kolun, kanadın bağlanmasın!
  • زانک مرغی کو بترک دانه کرد ** دانه از صحرای بی تزویر خورد 2860
  • Taneyi bırakan kuş, o hilesiz, düzensiz ovanın tanelerini yer, doyar.
  • هم بدان قانع شد و از دام جست ** هیچ دامی پر و بالش را نبست
  • Ona kani olduğundan uzaktan kurtulur; hiçbir tuzağa düşmez; kolu kanadı bağlanmaz.
  • وخامت کار آن مرغ کی ترک حزم کرد از حرص و هوا
  • Hırs yüzünden havasına uyan ve ihtiyatı bırakan kuşun akıbeti
  • باز مرغی فوق دیواری نشست ** دیده سوی دانه دامی ببست
  • Bir kuş, bir duvarın üstüne kondu, tuzaktaki taneleri gördü.
  • یک نظر او سوی صحرا می‌کند ** یک نظر حرصش به دانه می‌کشد
  • Bir ovaya bakıyordu, gönlü orasını çekmekteydi; bir de tanelere bakıyordu, hırsı kendisini oraya sürüklemekteydi.
  • این نظر با آن نظر چالیش کرد ** ناگهانی از خرد خالیش کرد
  • Bu iki istek arasında çırpındı, durdu… Nihayet aklı başından gitti; tanelere tamah etti, uzağa düştü!
  • باز مرغی کان تردد را گذاشت ** زان نظر بر کند و بر صحرا گماشت 2865
  • Başka bir kuş da bu tereddüdü bıraktı, tanelere meyletmedi, sahraya uçup gitti.
  • شاد پر و بال او بخا له ** تا امام جمله آزادان شد او
  • Neşeli bir surette kol kanat açtı; ne mutlu ona! Bütün hürlerin ulusu, başı oldu.
  • هر که او را مقتدا سازد برست ** در مقام امن و آزادی نشست
  • Onu kendisine baş yapan da kurtuldu, emniyet makamına ulaştı.
  • زانک شاه حازمان آمد دلش ** تا گلستان و چمن شد منزلش
  • Çünkü bu kuşun gönlü, ihtiyata riayet edenlerin padişahı kesildi de konağı, güllükler, çimenlikler dolu!
  • حزم ازو راضی و او راضی ز حزم ** این چنین کن گر کنی تدبیر و عزم
  • O ihtiyatından razı, ihtiyatı ondan memnun… İşte sen de tedbirde bulunacaksan böyle bir tedbirde bulun, bu işe sarılacaksan böyle bir işe sarıl!
  • بارها در دام حرص افتاده‌ای ** حلق خود را در بریدن داده‌ای 2870
  • Nice defalar hırs tuzağına düştün, boğazını kesilmeye teslim ettin!
  • بازت آن تواب لطف آزاد کرد ** توبه پذرفت و شما را شاد کرد
  • Tövbeler kabul eden Allah, yine seni azat etti, tövbeni kabul ederek seni neşelendirdi.
  • گفت ان عدتم کذا عدنا کذا ** نحن زوجنا الفعال بالجزا
  • “Tövbenizi bozar, kötülüğe başlarsanız biz de tekrar size azap ederiz. Biz yapılan işlere uygun karşılıkları çift ettik” dedi.
  • چونک جفتی را بر خود آورم ** آید آن را جفتش دوانه لاجرم
  • Bir kadının kocasını yahut bir kocanın karısını alıp bir yere götürsen eşi de koşa koşa mutlaka onun yanına gelir.
  • جفت کردیم این عمل را با اثر ** چون رسد جفتی رسد جفتی دگر
  • Bu yapılan işleri de eserleriyle çift yarattık… Bir amelde bulundun mu mutlaka eşi de zuhur eder.
  • چون رباید غارتی از جفت شوی ** جفت می‌آید پس او شوی‌جوی 2875
  • Birisi gelip bir karının kocasını esir ederek götürse karısı, kocasını araya araya çıkagelir.
  • بار دیگر سوی این دام آمدیت ** خاک اندر دیده‌ی توبه زدیت
  • Sen de bir kere daha bu tuzağa geldin, bir kere daha tövbenin gözüne toprak serptin!
  • بازتان تواب بگشاد از گره ** گفت هین بگریز روی این سو منه
  • Tövbeleri kabul eden, suçluları yargılayan Allah, tekrar o düğümü çözdü de “Kendine gel… Bu tarafa yüz tutma” dedi.
  • باز چون پروانه‌ی نسیان رسید ** جانتان را جانب آتش کشید
  • Fakat tekrar unutkanlık pervanesi geldi, canınızı ateşe doğru sürükledi!
  • کم کن ای پروانه نسیان و شکی ** در پر سوزیده بنگر تو یکی
  • Ey pervane, öyle çok unutkan olma, öyle pek şüpheye düşme… Yanan kanadına bak bir kere!