English    Türkçe    فارسی   

3
4042-4066

  • گفت حارث ای سراقه شکل هین ** دی چرا تو می‌نگفتی اینچنین
  • Hâris dedi ki: “Ey Suraka, neden dün böyle söylemiyordun?”
  • گفت این دم من همی‌بینم حرب ** گفت می‌بینی جعاشیش عرب
  • Suraka şekline girmiş olan Şeytan “Şimdi savaşın başlamak üzere olduğunu görüyorum” dedi. Hâris, “Sen, ancak Arapların hor hakir bir topluluğunu görmektesin.
  • می‌نبینی غیر این لیک ای تو ننگ ** آن زمان لاف بود این وقت جنگ
  • Bundan başka bir şey görmüyorsun ama ey aşağılık herif, o zaman lâf zamanıydı, şimdi savaş zamanı.
  • دی همی‌گفتی که پایندان شدم ** که بودتان فتح و نصرت دم‌بدم 4045
  • Dün ben dayanır, ayak direrim, size yardımda bulunurum, bu suretle de üst gelirsiniz diyordun.
  • دی زعیم الجیش بودی ای لعین ** وین زمان نامرد و ناچیز و مهین
  • A melûn, dün ordu kumandanı kesilmiştin, şimdi namertleştin, bayağılaştın, korkaklaştın.
  • تا بخوردیم آن دم تو و آمدیم ** تو بتون رفتی و ما هیزم شدیم
  • Senin sözüne kandık da geldik… Bu belâ tuzağına düştük” dedi.
  • چونک حارث با سراقه گفت این ** از عتابش خشمگین شد آن لعین
  • Hâris, bu sözleri söyleyince o melûn bu azardan kızdı, hiddetlendi.
  • دست خود خشمین ز دست او کشید ** چون ز گفت اوش درد دل رسید
  • Bu sözlerden gönlü dertlendi, kızgınlıkla elini, Hâris’in elinden çekti.
  • سینه‌اش را کوفت شیطان و گریخت ** خون آن بیچارگان زین مکر ریخت 4050
  • Göğsünü döverek kaçıp gitti; o biçarelerin kanını da bu hileyle döktü.
  • چونک ویران کرد چندین عالم او ** پس بگفت این بری منکم
  • O, bunca âlemi yıktı, harap etti de sonra “Ben sizden değilim” dedi.
  • کوفت اندر سینه‌اش انداختش ** پس گریزان شد چو هیبت تاختش
  • Meleklerin heybetini görünce Hâris’in göğsüne bir yumruk aşk edip yere yıktı, kaçıverdi!
  • نفس و شیطان هر دو یک تن بوده‌اند ** در دو صورت خویش را بنموده‌اند
  • Nefisle Şeytan, ikisi de birdir… Surette kendisini iki gösterdi.
  • چون فرشته و عقل کایشان یک بدند ** بهر حکمتهاش دو صورت شدند
  • Melekle akıl da birdir, himmeti var da onun için iki suret oldu.
  • دشمنی داری چنین در سر خویش ** مانع عقلست و خصم جان و کیش 4055
  • İçinde, aklı alan, cana da düşman, dine de düşman olan böyle bir düşmanın var.
  • یکنفس حمله کند چون سوسمار ** پس بسوراخی گریزد در فرار
  • Bir an kertenkele gibi saldırır… Derken hemencecik bir deliğe kaçıverir.
  • در دل او سوراخها دارد کنون ** سر ز هر سوراخ می‌آرد برون
  • Gönlün de nice delikler var. Her delikten baş çıkarıp durmada!
  • نام پنهان گشتن دیو از نفوس ** واندر آن سوراخ رفتن شد خنوس
  • Şeytanın insanlardan gizlenmesine, bir deliğe girip saklanmasına “Hunus” derler.
  • که خنوسش چون خنوس قنفذست ** چون سر قنفذ ورا آمد شذست
  • Onun gizlenmesi de kirpinin büzülüp gizlenmesine benzer. Kirpi büzülür de kafasını çıkarır, tekrar gizler ya… o da öyle işte.
  • که خدا آن دیو را خناس خواند ** کو سر آن خارپشتک را بماند 4060
  • Allah, Şeytan’a “Hannâs” dedi. Şeytan, kirpinin kafasına benzer.
  • می نهان گردد سر آن خارپشت ** دم‌بدم از بیم صیاد درشت
  • Kirpi, kötü avcıdan ürker de büzülür, başını gizler.
  • تا چو فرصت یافت سر آرد برون ** زین چنین مکری شود مارش زبون
  • Fırsatını bulunca başını çıkarır… Bu hileyle yılanı bile zebun eder.
  • گرنه نفس از اندرون راهت زدی ** ره‌زنان را بر تو دستی کی بدی
  • Nefis senin iç âleminde yolunu kesmeseydi bu yol kesiciler, sana el atabilirler miydi?
  • زان عوان مقتضی که شهوتست ** دل اسیر حرص و آز و آفتست
  • Seni kötü şeylere sevk eden şehvetten, o gizli memur yüzünden gönül, hırsa tamaha, afete esir olmuştur.
  • زان عوان سر شدی دزد و تباه ** تا عوانان را به قهر تست راه 4065
  • O gizli memur yüzünden hırsız oldun, kendini berbat ettin de nihayet bu görünen memurlar, seni kahretmek için yol buldular.
  • در خبر بشنو تو این پند نکو ** بیم جنبیکم لکم اعدی عدو
  • Hadisteki şu güzel öğüdü duy; Düşmanlarınızın en kuvvetlisi, içinizdedir!