English    Türkçe    فارسی   

4
2101-2125

  • جعفر طیار زان می بود مست ** زان گرو می‌کرد بی‌خود پا و دست
  • Cafer-i Tayyar, o şaraptan sarhoş oldu da elini, ayağını feda etti!
  • قصه‌ی سبحانی ما اعظم شانی گفتن ابویزید قدس الله سره و اعتراض مریدان و جواب این مر ایشان را نه به طریق گفت زبان بلک از راه عیان
  • Allah sırrını kutlasın, Ebuyezid’in “Kendimi tenzih ederim. Şanım, zuhurum ne de uludur” demesi. Dervişlerin itirazı, Bayezid’in onlara sözle değil de hakikati göstererek cevap vermesi
  • با مریدان آن فقیر محتشم ** بایزید آمد که نک یزدان منم
  • O muhteşem fakir Bayezid, dervişlerine “İşte Allah benim” dedi.
  • گفت مستانه عیان آن ذوفنون ** لا اله الا انا ها فاعبدون
  • O fenlere sahip er, sarhoşça apaçık “Benden başka Allah yoktur... Bilin de bana tapın” buyurdu.
  • چون گذشت آن حال گفتندش صباح ** تو چنین گفتی و این نبود صلاح
  • O hal geçince sabahleyin “Sen böyle dedin... Bu doğru değil” diye kendisine söylediler.
  • گفت این بار ار کنم من مشغله ** کاردها بر من زنید آن دم هله 2105
  • Dedi ki: “Bunu bir daha dalar da söylersem hemen o anda beni bıçaklayın!
  • حق منزه از تن و من با تنم ** چون چنین گویم بباید کشتنم
  • Allah, tenden münezzehtir... Benimse tenim var. Böyle söylediğim zaman öldürülmem lazım!
  • چون وصیت کرد آن آزادمرد ** هر مریدی کاردی آماده کرد
  • O hür er, bu tavsiyede bulununca her derviş bir bıçak hazırladı.
  • مست گشت او باز از آن سغراق زفت ** آن وصیتهاش از خاطر برفت
  • Bayezid, yine o koca kadehi dikip sarhoş oldu... Tavsiyeleri aklından çıktı.
  • نقل آمد عقل او آواره شد ** صبح آمد شمع او بیچاره شد
  • Meze geldi... Aklı avare oldu; sabah geldi, mumu çaresiz kaldı!
  • عقل چون شحنه‌ست چون سلطان رسید ** شحنه‌ی بیچاره در کنجی خزید 2110
  • Akıl şahneye benzer... Sultan gelince biçare şahne bir bucağa büzüldü!
  • عقل سایه‌ی حق بود حق آفتاب ** سایه را با آفتاب او چه تاب
  • Akıl Allah gölgesidir, Allah güneş... Gölge, güneşe karşı dayanır, durabilir mi hiç?
  • چون پری غالب شود بر آدمی ** گم شود از مرد وصف مردمی
  • Peri ve cin, insana üstün olunca insandaki insanlık sıfatı kaybolur...
  • هر چه گوید آن پری گفته بود ** زین سری زان آن سری گفته بود
  • Ne söylerse o peri söyler... Cin tutmuş adam söyler ama hakikatte o sözler, cinindir, perinindir!
  • چون پری را این دم و قانون بود ** کردگار آن پری خود چون بود
  • Perinin bile yolu yordamı böyle olursa o perinin Allah’ı nasıl olur?
  • اوی او رفته پری خود او شده ** ترک بی‌الهام تازی‌گو شده 2115
  • Varlığı gider insan peri kesilir... İlhama nail olmayan Türk Arapça konuşmaya başlar!
  • چون به خود آید نداند یک لغت ** چون پری را هست این ذات و صفت
  • Fakat kendine gelince hiçbir lügat bilmez. Peri de bile böyle bir varlık, böyle bir sıfat olduktan sonra,
  • پس خداوند پری و آدمی ** از پری کی باشدش آخر کمی
  • Artık perinin ve insanın Allah’ı, nasıl olur da periden aşağı olur?
  • شیرگیر ار خون نره شیر خورد ** تو بگویی او نکرد آن باده کرد
  • Aslanı bile tutacak derecede sarhoş olup yiğitleşen kişi, kalkar da erkek aslanın sütünü emerse sen artık bu işi o yapmadı, şarap yaptı dersin!
  • ور سخن پردازد از زر کهن ** تو بگویی باده گفتست آن سخن
  • Eski altınlardan söz düzer, mükemmel söz söylerse yine dersin ki o sözü de şarap söylemiştir!
  • باده‌ای را می‌بود این شر و شور ** نور حق را نیست آن فرهنگ و زور 2120
  • Şarapta bile bu zor, bu kuvvet olursa Allah nurunda olmaz mı hiç?
  • که ترا از تو به کل خالی کند ** تو شوی پست او سخن عالی کند
  • Allah nuru, seni tamamı ile senden alır... Sen aşağılarsın, onun sözü üstün olur.
  • گر چه قرآن از لب پیغامبرست ** هر که گوید حق نگفت او کافرست
  • Kuran, gerçi Peygamber’in dudağından çıkar ama kim Allah söylemedi derse kâfirdir.
  • چون همای بی‌خودی پرواز کرد ** آن سخن را بایزید آغاز کرد
  • Kendinden geçiş hüması uçmaya başlayınca Bayezid yine o söze koyuldu.
  • عقل را سیل تحیر در ربود ** زان قوی‌تر گفت که اول گفته بود
  • Aklı şaşkınlık seli kaptı götürdü... O sözü evvelce söylediğinden daha zorlu söyledi.
  • نیست اندر جبه‌ام الا خدا ** چند جویی بر زمین و بر سما 2125
  • “Hırkamda, varlığımda Allahtan başka bir şey yok... Yerde gökte nice bir arayıp durursun?” dedi.