- 
		    پس به معنی آن شجر از میوه زاد ** گر به صورت از شجر بودش ولاد
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Şu halde meyve, görünüşte ağaçtan doğmuştur ama hakikatte ağaç, meyveden vücut bulmuştur.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   مصطفی زین گفت که آدم و انبیا ** خلف من باشند در زیر لوا   525
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Mustafa, onun için ”Âdem’le bütün peygamberler, benim ardımda ve sancağımın altındadır” dedi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بهر این فرموده است آن ذو فنون ** رمز نحن اخرون السابقون
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - O hünerler sahibi, onun için “Biz, sonda gelen, fakat en ileri giden ve öndölü alanlarız” buyurdu.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گر بصورت من ز آدم زادهام ** من به معنی جد جد افتادهام
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Suret bakımından ben Âdem’den doğmuşum ama hakikatte onun atasının atasıyım ben!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    کز برای من بدش سجدهی ملک ** وز پی من رفت بر هفتم فلک
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Melekler, bana secde ettiler... Âdem, benim ardımdan yürüdü, yedinci kat göğün üstüne çıktı!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    پس ز من زایید در معنی پدر ** پس ز میوه زاد در معنی شجر
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Hakikatte babam, benden doğdu... Ağaç, meyveden vücut buldu.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   اول فکر آخر آمد در عمل ** خاصه فکری کو بود وصف ازل   530
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - İlk düşünce, iş âleminde son olarak zuhur etti. Hele vasfa mazhar olan düşünce!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    حاصل اندر یک زمان از آسمان ** میرود میآید ایدر کاروان
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Hâsılı bir an içinde gökten nice kervanlar gelmekte, göğe nice kervanlar gitmektedir!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    نیست بر این کاروان این ره دراز ** کی مفازه زفت آید با مفاز
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bu yol, bu kervana uzun gelmez... Ova, üstün gelen kişiye geniş gelir mi hiç?
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    دل به کعبه میرود در هر زمان ** جسم طبع دل بگیرد ز امتنان
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Gönül, her an Kâbe’ye gitmekte... Benden de Allah lütfuyla gönlün tabiatına bürünmekte!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    این دراز و کوتهی مر جسم راست ** چه دراز و کوته آنجا که خداست
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bu uzunluk, kısalık, bedene göredir... Allah’ın bulunduğu yerde uzunun, kısanın lâfı mı olur ?
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   چون خدا مر جسم را تبدیل کرد ** رفتنش بیفرسخ و بیمیل کرد   535
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Allah, cismi tebdil etti mi gayrı fersaha bile bakmadan yürür gider!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    صد امیدست این زمان بردار گام ** عاشقانه ای فتی خل الکلام
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ey yiğit lâfı bırak gayrı! Şimdi yüzlerce ümit var, hemen adım ata gör!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گرچه پلهی چشم بر هم میزنی ** در سفینه خفتهای ره میکنی
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Gözünü bir yumdun mu bakarsın ki gemide oturmuşsun, uyuyorsun... Öyle olduğu halde yol almadasın!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
	      
		  
		  - 
		  تفسیر این حدیث کی مثل امتی کمثل سفینة نوح من تمسک بها  نجا و من تخلف عنها غرق
 
	      
	       
	      
	       
	      
		  - ”Ümmetim, Nuh gemisine benzer... O gemiye giren kurtuldu, girmeyen boğuldu gitti” hadisinin tefsiri
 
		  
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بهر این فرمود پیغامبر که من ** همچو کشتیام به طوفان زمن
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Peygamber, bunun için “Ben; zamane tufanına gemi gibiyim;
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    ما و اصحابم چو آن کشتی نوح ** هر که دست اندر زند یابد فتوح
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Biz ve ashabım, Nuh’un gemisine benzeriz. Kim bu gemiye el atar, kim bu gemiye girerse kurtulur” buyurdu.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   چونک با شیخی تو دور از زشتیی ** روز و شب سیاری و در کشتیی   540
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Şeyh beraber olunca kötülüklerden uzaksın... Gece gündüz gitmektesin; gemidesin.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    در پناه جان جانبخشی توی ** کشتی اندر خفتهای ره میروی
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Canlar bağışlayan cana sığınmışsın... Gemiye girmiş, uyuyorsun; öyle olduğu halde yol almaktasın!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    مسکل از پیغامبر ایام خویش ** تکیه کم کن بر فن و بر کام خویش
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Zamanın peygamberinden ayrılma... Kendi hünerine, kendi dileğine pek güvenme!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    گرچه شیری چون روی ره بیدلیل ** خویشبین و در ضلالی و ذلیل
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Aslan bile olsan değil mi ki kılavuzsuz yol almaktasın; kendini görüyorsun, sapıksın, hor hakirsin.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    هین مپر الا که با پرهای شیخ ** تا ببینی عون و لشکرهای شیخ
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ancak şeyhin kanatlarıyla uçta şeyhin askerlerinin yardımını gör!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   یک زمانی موج لطفش بال تست ** آتش قهرش دمی حمال تست   545
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Bir zaman olur, onun lütuf dalgaları, sana kanat kesilir; bir an gelir, kahır ateşi seni taşır, götürür!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    قهر او را ضد لطفش کم شمر ** اتحاد هر دو بین اندر اثر
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Kahrını, lütfunun zıddı sayma pek... Tesir bakımından ikisinin de birliğini gör!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    یک زمان چون خاک سبزت میکند ** یک زمان پر باد و گبزت میکند
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bir zaman seni toprak gibi yeşertir... Bir zaman seni sevgilinin havasıyla doldurur, şişirir!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    جسم عارف را دهد وصف جماد ** تا برو روید گل و نسرین شاد
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ârifin bedenine cemad vasfını verir de orada neşeli güller, nesrinler bitirir!