English    Türkçe    فارسی   

4
998-1022

  • ظاهرش را شهره‌ی گیهان کنیم ** باطنش را از همه پنهان کنیم
  • Onun zahirini, âleme meşhur edeceğiz... bâtınını da herkes den gizleyeceğiz!
  • زر کان بود آب و گل ما زرگریم ** که گهش خلخال و گه خاتم بریم
  • Su ve toprak altın madeniydi; bizse kuyumcuyuz... Gâh onu halhal yaparız, gâh yüzük!
  • گه حمایلهای شمشیرش کنیم ** گاه بند گردن شیرش کنیم 1000
  • Gâh kılıç bağı yaparız... Gâh aslanın boynuna tasma!
  • گه ترنج تخت بر سازیم ازو ** گاه تاج فرقهای ملک‌جو
  • Gâh onu tahtı bezeyen turunç yaparız, gâh devlet isteyen padişahların başına taç ederiz!
  • عشقها داریم با این خاک ما ** زانک افتادست در قعده‌ی رضا
  • Bu toprakla aşklarımız vardır bizim... Çünkü o rıza ka’desine oturmuştur.
  • گه چنین شاهی ازو پیدا کنیم ** گه هم او را پیش شه شیدا کنیم
  • Gâh ondan böyle bir padişah çıkarırız... Gâh o padişahı da bir padişaha âşık ederiz!
  • صد هزاران عاشق و معشوق ازو ** در فغان و در نفیر و جست و جو
  • O topraktan yüz binlerce âşık, yüz binlerce maşuk yaratırız... Hepsi de feryad-ü figandadır, arayıp taramadadır!
  • کار ما اینست بر کوری آن ** که به کار ما ندارد میل جان 1005
  • Bizim işimize candan meyli olmayanın körlüğüne işimiz budur işte!
  • این فضیلت خاک را زان رو دهیم ** که نواله پیش بی‌برگان نهیم
  • Nevaleyi azıksızlar önüne koruz... İşte o yüzden toprağa bu faziletleri veririz biz.
  • زانک دارد خاک شکل اغبری ** وز درون دارد صفات انوری
  • Çünkü toprak, tozlu ve kapkara görünür ama içinde nurlu sıfatlar vardır.
  • ظاهرش با باطنش گشته به جنگ ** باطنش چون گوهر و ظاهر چو سنگ
  • Dış yüzü iç yüzüyle savaştadır... İç yüzü inci gibidir, dışı taşa benzer.
  • ظاهرش گوید که ما اینیم و بس ** باطنش گوید نکو بین پیش و پس
  • Dışı, biz, ancak buyuz der... İçi, dikkat et, işin önüne, ardına iyi bak der!
  • ظاهرش منکر که باطن هیچ نیست ** باطنش گوید که بنماییم بیست 1010
  • Dışı içimizde hiçbir şey yoktur diye inkârda da bulunur... İçi hele dur da sana hakikatimizi gösterelim der.
  • ظاهرش با باطنش در چالش‌اند ** لاجرم زین صبر نصرت می‌کشند
  • Dışıyla içi savaştadır... Ve içi, dışına sabrettiğinden Allah yardımına nail olur.
  • زین ترش‌رو خاک صورتها کنیم ** خنده‌ی پنهانش را پیدا کنیم
  • İşte biz bu ekşi suratlı topraktan suretler düzer onun gizli gülümsemesini meydana çıkarırız.
  • زانک ظاهر خاک اندوه و بکاست ** در درونش صد هزاران خنده‌هاست
  • Çünkü toprağın dışı kederden, ağlayıştan ibarettir ama içinde yüz binlerce gülüşler vardır.
  • کاشف السریم و کار ما همین ** کین نهانها را بر آریم از کمین
  • Biz sırları açığa vururuz... İşimiz budur bizim! Bu gizli şeyleri pusudan çıkarır dururuz!
  • گرچه دزد از منکری تن می‌زند ** شحنه آن از عصر پیدا می‌کند 1015
  • Hırsız inkârdan gelir, susar bir şey söylemez ama sahne onu sıkıştırır, hırsızlığını meydana çıkarır!
  • فضلها دزدیده‌اند این خاکها ** تا مقر آریمشان از ابتلا
  • Bu topraklarda da nice nimetler çalmıştır... Onu belâlara uğratır, ikrar ettirir.
  • بس عجب فرزند کو را بوده است ** لیک احمد بر همه افزوده است
  • Onun nice şaşılacak çocukları var... Fakat Ahmet hepsinden üstün!
  • شد زمین و آسمان خندان و شاد ** کین چنین شاهی ز ما دو جفت زاد
  • Yerle gök, bizim gibi iki çiftten böyle bir tek padişah doğdu diye gülmekte, sevinip neşelenmektedir.
  • می‌شکافد آسمان از شادیش ** خاک چون سوسن شده ز آزادیش
  • Gökyüzü neşesinden yarılmada... Yeryüzü, azadeliğinden süsene dönmektedir!
  • ظاهرت با باطنت ای خاک خوش ** چونک در جنگ‌اند و اندر کش‌مکش 1020
  • Ey güzel toprak, mademki dış yüzün iç yüzünle savaşta, çekişte...
  • هر که با خود بهر حق باشد به جنگ ** تا شود معنیش خصم بو و رنگ
  • Kim kendisiyle savaşa girişirse nihayet hakikati, bulur, rengin, kokunun ( görünüşün ) düşmanı olur.
  • ظلمتش با نور او شد در قتال ** آفتاب جانش را نبود زوال
  • Karanlığı nuruyla muharebeye girişenin can güneşine zeval yoktur.