English    Türkçe    فارسی   

5
1198-1222

  • اندر آن کاری که ثابت بودنیست  ** قایمی ده نفس را که منثنیست 
  • Sabit olmak lazım olan iş de bu iki büklüm olmuş nefse yardım et, onu doğrult.
  • صبرشان بخش و کفه‌ی میزان گران  ** وا رهانشان از فن صورتگران 
  • Sen onlara sabır ver, sen onların terazilerinin iyilik kefelerini ağırlaştır, sen onları suret düzenlerinin hilesinden kurtar.
  • وز حسودی بازشان خر ای کریم  ** تا نباشند از حسد دیو رجیم  1200
  • Ey kerem sahibi, sen onları hasetten geri çek de haset yüzünden taşlanmış Şeytan olmasınlar.
  • در نعیم فانی مال و جسد  ** چون همی‌سوزند عامه از حسد 
  • Halk geçici mal ve beden uğruna hasetten yanıp duruyor.
  • پادشاهان بین که لشکر می‌کشند  ** از حسد خویشان خود را می‌کشند 
  • Padişahlara baksana. Haset yüzünden ordu çekip akrabalarını öldürüyorlar.
  • عاشقان لعبتان پر قذر  ** کرده قصد خون و جان همدگر 
  • Pislikle dolu düzenbaz aşılar, birbirlerinin kanına, canına kastediyorlar.
  • ویس و رامین خسرو و شیرین بخوان  ** که چه کردند از حسد آن ابلهان 
  • Vise’nin, Ramin’in, Husrev’in, Şirin’in hikayelerini oku, o ahmakların haset yüzünden neler yaptıklarını gör.
  • که فنا شد عاشق و معشوق نیز  ** هم نه چیزند و هواشان هم نه چیز  1205
  • Aşık da yok oldu, maşuk da. Zaten onlar da bir şey değillerdi, aşk ve hevesleri de.
  • پاک الهی که عدم بر هم زند  ** مر عدم را بر عدم عاشق کند 
  • O temiz Tanrı’dır ki yoku yoka aşık eder, yoklukları birbirine vurur, işler çıkarır.
  • در دل نه‌دل حسدها سر کند  ** نیست را هست این چنین مضطر کند 
  • Gönlü perişan aşığın gönlünde hasetler baş gösterir. Var olan, yoku bu çeşit güçlüklere sokar, böyle mecbur eder.
  • این زنانی کز همه مشفق‌تراند  ** از حسد دو ضره خود را می‌خورند 
  • Herkesten ziyade merhametli, esirgeyici olan şu kadınlar yok mu? Öyle olduğu halde iki ortak hasetten birbirini yer.
  • تا که مردانی که خود سنگین‌دلند  ** از حسد تا در کدامین منزلند 
  • Taş yürekli erkekleri düşün, artık haset yüzünden onlar da ne hale düşerler, bir kıyas et.
  • گر نکردی شرع افسونی لطیف  ** بر دریدی هر کسی جسم حریف  1210
  • Şeriat, latif afsun okumasaydı herkes, düşmanının bedenini yırtar, paramparça ederdi.
  • شرع بهر دفع شر رایی زند  ** دیو را در شیشه‌ی حجت کند 
  • Şeriat şerri def etmek için bir rey kullanır, Şeytanı delil şişesi içine hapseder.
  • از گواه و از یمین و از نکول  ** تا به شیشه در رود دیو فضول 
  • Boşboğaz Şeytanı, tanıkla, yeminle, aht’e yemininden dönmesinden ilzam ederde Şeytan bu suretle şişeye girer.
  • مثل میزانی که خشنودی دو ضد  ** جمع می‌آید یقین در هزل و جد 
  • Şeriat iki zıttı hoşnut eden bir teraziye benzer. Alayla doğruyu bir araya getirir.
  • شرع چون کیله و ترازو دان یقین  ** که بدو خصمان رهند از جنگ و کین 
  • Şeriat, bil ki kileye teraziye benzer. Onun sebebi ile iki düşman da savaştan kinden kurtulur.
  • گر ترازو نبود آن خصم از جدال  ** کی رهد از وهم حیف و احتیال  1215
  • Terazi olmasa o düşman, ziyan ettiğini, hileye uğradığını vehim etmeden nasıl kurtulurdu?
  • پس درین مردار زشت بی‌وفا  ** این همه رشکست و خصمست و جفا 
  • Şu halde şu vefasız pis dünyada ne varsa hep hasettir, hep düşmandır, hep cefadır.
  • پس در اقبال و دولت چون بود  ** چون شود جنی و انسی در حسد 
  • Dünya böyle olunca artık devlet ve ikbale erişme hususunda cinler ve insanlar, nasıl hasede düşerler, düşün!
  • آن شیاطین خود حسود کهنه‌اند  ** یک زمان از ره‌زنی خالی نه‌اند 
  • Zaten o şeytanlar, eski hasetçilerdir. Bir an bile yol kesmeden vazgeçmezler.
  • وآن بنی آدم که عصیان کشته‌اند  ** از حسودی نیز شیطان گشته‌اند 
  • İsyan tohumunu eken Ademoğulluları da haset yüzünden şeytan olmuşlardır.
  • از نبی برخوان که شیطانان انس  ** گشته‌اند از مسخ حق با دیو جنس  1220
  • Kuran’ı oku da bak. İnsan şeytanları da, Tanrı’nın çarpmasıyla Şeytan cinsinden olmuşlardır.
  • دیو چون عاجز شود در افتتان  ** استعانت جوید او زین انسیان 
  • Şeytan birisini kandırma da aciz oldu mu bu çeşit insanlardan yardım ister.
  • که شما یارید با ما یاریی  ** جانب مایید جانب داریی 
  • Siz dostsunuz, bize dostlukta bulunan, bizdensiniz, bizim tarafımızı tutun derler.