English    Türkçe    فارسی   

5
1772-1796

  • در حدیث آمد که روز رستخیز  ** امر آید هر یکی تن را که خیز 
  • Hadiste gelmiştir ki kıyamet günü, her bedene “kalk” diye emir gelir.
  • نفخ صور امرست از یزدان پاک  ** که بر آرید ای ذرایر سر ز خاک 
  • Sur’un üfürülmesi, pak Tanri’nin ey zerreler yerden bas kaldırın diye emretmesidir.
  • باز آید جان هر یک در بدن  ** هم‌چو وقت صبح هوش آید به تن 
  • Herkesin canı, sabahleyin kalkınca nasıl aklımız başımıza gelirse tıpkı öyle, kendi bedenine girer.
  • جان تن خود را شناسد وقت روز  ** در خراب خود در آید چون کنوز  1775
  • Can, kıyamet günü, kendi bedenini tanır, define gibi kendine mahsus olan o yıkık yere girer.
  • جسم خود بشناسد و در وی رود  ** جان زرگر سوی درزی کی رود 
  • Her can, kendi bedenini tanır, o bedene girer. Kuyumcunu canı, nasıl olur da terzinin bedenine girer?
  • جان عالم سوی عالم می‌دود  ** روح ظالم سوی ظالم می‌دود 
  • Bilgi sahibinin canı, bilgi sahibinin bedenine girer, zulmedenin canı, zulmedenin bedenine.
  • که شناسا کردشان علم اله  ** چونک بره و میش وقت صبحگاه 
  • Sabah çağı kuzu anasını, koyun kuzusunu nasıl tanırsa Tanrı bilgisi de bedenleri tanıma hususunda ruhlara böyle bir bilgi vermiştir.
  • پای کفش خود شناسد در ظلم  ** چون نداند جان تن خود ای صنم 
  • Ayak bile karanlıkta ayakkabısını tanırken a güzelim can kendi bedenini nasıl tanımaz?
  • صبح حشر کوچکست ای مستجیر  ** حشر اکبر را قیاس از وی بگیر  1780
  • Ey Tanrıya sığınan, sabah küçük mahşerdir. Büyük mahşeri de var ondan kıyas et.
  • آنچنان که جان بپرد سوی طین  ** نامه پرد تا یسار و تا یمین 
  • Can, nasıl toprağa uçarsa amel defteri de sağa, sola öyle uçar.
  • در کفش بنهند نامه‌ی بخل و جود  ** فسق و تقوی آنچ دی خو کرده بود 
  • İyiliğe kötülüğe dair dün ne yaptıysa onların yazılı olduğu nekeslik ve cömertlik defterini, insanın avucuna koyarlar.
  • چون شود بیدار از خواب او سحر  ** باز آید سوی او آن خیر و شر 
  • Seher çağı uykudan uyandı mı o hayır ve şer, ona gelip çatar.
  • گر ریاضت داده باشد خوی خویش  ** وقت بیداری همان آید به پیش 
  • Riyazatı huy edinmişse uyandığı zaman yanına o gelir.
  • ور بد او دی خام و زشت و در ضلال  ** چون عزا نامه سیه یابد شمال  1785
  • Dün, hamlık etmiş, kötülükte, azgınlıkta bulunmuşsa sol yanından verilen defteri, yas mektubuna döner.
  • ور بد او دی پاک و با تقوی و دین  ** وقت بیداری برد در ثمین 
  • Dün, temiz, kötülükten çekingen ve dindar olarak yaşamışsa uyanınca değerli inciyi elde eder.
  • هست ما را خواب و بیداری ما  ** بر نشان مرگ و محشر دو گوا 
  • Bizim uykumuz ve uyanmamız, ölümle mahşere iki tanıktır.
  • حشر اصغر حشر اکبر را نمود  ** مرگ اصغر مرگ اکبر را زدود 
  • Küçük haşir büyük hasrı gösterir; küçük ölüm, büyük ölümü aydınlatır.
  • لیک این نامه خیالست و نهان  ** وآن شود در حشر اکبر بس عیان 
  • Fakat bu defter, hayalidir, gizlidir. Büyük haşirde o defter meydana çıkar.
  • این خیال اینجا نهان پیدا اثر  ** زین خیال آنجا برویاند صور  1790
  • Bu hayal, burada gizlidir, eseri görünür. Fakat bu hayal, orada suretlere bürünür.
  • در مهندس بین خیال خانه‌ای  ** در دلش چون در زمینی دانه‌ای 
  • Mühendise bak yere tohum eker gibi gönlüne bir ev yapma hayali kor.
  • آن خیال از اندرون آید برون  ** چون زمین که زاید از تخم درون 
  • O hayal, dışarıda zahir olur, adeta yerden tohum biter gibi.
  • هر خیالی کو کند در دل وطن  ** روز محشر صورتی خواهد شدن 
  • Gönülde yurt tutan her hayal, mahşer gününde bir surete bürünecektir.
  • چون خیال آن مهندس در ضمیر  ** چون نبات اندر زمین دانه‌گیر 
  • Mühendisin gönlünde kurduğu hayali, tohum bitirme kabiliyetindeki bir yere ekilmiş, orada bitmiş mahsul tut.
  • مخلصم زین هر دو محشر قصه‌ایست  ** مومنان را در بیانش حصه‌ایست 1795
  • Bu iki mahşeri hulâsa etmeden maksadım bir kısastır, inananların bundan hisse almasıdır.
  • چون بر آید آفتاب رستخیز  ** بر جهند از خاک زشت و خوب تیز 
  • Kıyamet gününün güneşi doğdu mu çirkin, güzel herkes yerden derhal kalkar.