English    Türkçe    فارسی   

5
3032-3056

  • احتمال عجز از حق راندی  ** جاهل و گیج و سفیهش خواندی 
  • Kulda ihtiyar yoktur diye Tanrı'dan güya âciz ihtimalini gidermeye kalkıştın ama onu cahil, ahmak ve aptal yaptın.
  • عجز نبود از قدر ور گر بود  ** جاهلی از عاجزی بدتر بود 
  • Kader yoktur, kul, kendi ihtiyariyle iş yapar demekte hiç olmazsa aciz yoktur, hattâ olsa bile cahillik, acizlikten beterdir.
  • ترک می‌گوید قنق را از کرم  ** بی‌سگ و بی‌دلق آ سوی درم 
  • Türk, kereminden konuğa der ki, kapıma köpeksiz gel, yırtık hırkayla gelme.
  • وز فلان سوی اندر آ هین با ادب  ** تا سگم بندد ز تو دندان و لب  3035
  • Falan yerden edeplice gel de köpeğim, senden ağzını, dudağını bağlasın.
  • تو به عکس آن کنی بر در روی  ** لاجرم از زخم سگ خسته شوی 
  • Sense bu sözün tam aksini tutar, otağın kapısına gidersin. Elbette köpek seni yaralar.
  • آن‌چنان رو که غلامان رفته‌اند  ** تا سگش گردد حلیم و مهرمند 
  • Kullar nasıl gitmişlerse öyle git ki köpeği, sana karşı kin ve merhametli olsun.
  • تو سگی با خود بری یا روبهی  ** سگ بشورد از بن هر خرگهی 
  • Sen tutar, kendinle beraber bir köpek, yahut tilki götürürsen elbette her çadırın altından bir köpek çıkar, başına üşüşürler.
  • غیر حق را گر نباشد اختیار  ** خشم چون می‌آیدت بر جرم‌دار 
  • Tanrı'dan başkasında ihtiyar yoksa suçluya ne kızıyorsun?
  • چون همی‌خایی تو دندان بر عدو  ** چون همی بینی گناه و جرم ازو  3040
  • Neden düşmana karşı diş biler durursun? Nasıl onun suçunu, kusurunu görürsün?
  • گر ز سقف خانه چوبی بشکند  ** بر تو افتد سخت مجروحت کند 
  • Evin damından bir odun kırılıp düşse de seni adamakıllı yaralasa,
  • هیچ خشمی آیدت بر چوب سقف  ** هیچ اندر کین او باشی تو وقف 
  • Hiç o tahta parçasına kızar mısın, hiç ona kinlenir misin?
  • که چرا بر من زد و دستم شکست  ** او عدو و خصم جان من بدست 
  • Neden bana vurdu da elimi kırdı? O benim can düşmanımmış der misin?
  • کودکان خرد را چون می‌زنی  ** چون بزرگان را منزه می‌کنی 
  • Neden küçük çocukları döversin de büyüklere dokunmazsın?
  • آنک دزدد مال تو گویی بگیر  ** دست و پایش را ببر سازش اسیر  3045
  • Malını çalan hırsızı gösterir, tut şunu, elini ayağını kır, onu esir et dersin.
  • وآنک قصد عورت تو می‌کند  ** صد هزاران خشم از تو می‌دمد 
  • Karına göz koyana karşı yüz binlerce defa coşar, köpürürsün.
  • گر بیاید سیل و رخت تو برد  ** هیچ با سیل آورد کینی خرد 
  • Fakat sel gelse de eşyanı götürse akıl, hiç sele kızar, kinlenir mi?
  • ور بیامد باد و دستارت ربود  ** کی ترا با باد دل خشمی نمود 
  • Yahut yel esse de sarığını kapıp uçursa gönlünde yele karşı bir hiddet peydahlanır mı?
  • خشم در تو شد بیان اختیار  ** تا نگویی جبریانه اعتذار 
  • Öfke, cebrice, özürlere girişmeyesin diye sana ihtiyarin olduğunu anlatıp durmadadır.
  • گر شتربان اشتری را می‌زند  ** آن شتر قصد زننده می‌کند  3050
  • Deveci, bir deveyi dövse o deve, dövene kasdeder.
  • خشم اشتر نیست با آن چوب او  ** پس ز مختاری شتر بردست بو 
  • Devecinin değneğine kızmaz. Görüyorsun ya deve bile ihtiyardan bir kolcuya sahiptir.
  • هم‌چنین سگ گر برو سنگی زنی  ** بر تو آرد حمله گردد منثنی 
  • Yine böylece bir köpeğe taş atsan iki büklüm olur da sana salar.
  • سنگ را گر گیرد از خشم توست  ** که تو دوری و ندارد بر تو دست 
  • Hattâ seni bırakıp o taşı yakalarsa, ısırırsa o da yine sana olan kızgınlığındandır. Çünkü sen ondan uzaktasın, sana el atamıyor, onu ısırıyor.
  • عقل حیوانی چو دانست اختیار  ** این مگو ای عقل انسان شرم دار 
  • Hayvani olan akıl bile ihtiyarı biliyor.Artık sen ey insani akıl, utan da ihtiyar yoktur deme.
  • روشنست این لیکن از طمع سحور  ** آن خورنده چشم می‌بندد ز نور  3055
  • İhtiyar, apaydın meydandadır ama o obur, sahur yemeği tamahiyle gözünü nurdan kapar.
  • چونک کلی میل او نان خوردنیست  ** رو به تاریکی نهد که روز نیست 
  • Çünkü onun bütün meyli, ekmek yemeyedir, bunun için yüzünü karanlığa tutar da daha gündüz olmadı der.