English    Türkçe    فارسی   

5
3416-3440

  • بر کشیدش بود گربه نیم من  ** پس بگفت آن مرد کای محتال زن 
  • Terazi geldi,kediyi tarttı,yarım batman geldi.Bunun üzerine a hilebaz kadın dedi,
  • گوشت نیم من بود و افزون یک ستیر  ** هست گربه نیم‌من هم ای ستیر 
  • Et yarım batmandı,yarım okka kadar da fazlalığı olacak.Kedi de tam yarım batman geldi.
  • این اگر گربه‌ست پس آن گوشت کو  ** ور بود این گوشت گربه کو بجو 
  • Eğer bu,kediyse söyle,et nerede?Yok,bu etse hadi var,bucak bucak kediyi ara.
  • بایزید ار این بود آن روح چیست  ** ور وی آن روحست این تصویر کیست 
  • Bayezid de buysa o ruh nedir?O,o ruhsa şu suret kim?
  • حیرت اندر حیرتست ای یار من  ** این نه کار تست و نه هم کار من  3420
  • Dostum,hayretler içinde hayrete düştüm.Bu,ne senin işin,ne benim işim.
  • هر دو او باشد ولیک از ریع زرع  ** دانه باشد اصل و آن که پره فرع 
  • Her ikisi de odur.Fakat mahsulün aslı tanedir,o saman çöpü,feridir.
  • حکمت این اضداد را با هم ببست  ** ای قصاب این گردران با گردنست 
  • Tanrı hikmeti,bu zıtları birbiriyle kaynaştırdı.Ey kasap,şu oyluk eti,gerdanla beraber işte.
  • روح بی‌قالب نداند کار کرد  ** قالبت بی‌جان فسرده بود و سرد 
  • Ruh,bedensiz bir iş yapamaz.Kalıbın da ruhsuz soğur,donar.
  • قالبت پیدا و آن جانت نهان  ** راست شد زین هر دو اسباب جهان 
  • Kalıbın meydandadır da canın gizli.Alemin sebepleri de şu ikisinden düzelmiştir.
  • خاک را بر سر زنی سر نشکند  ** آب را بر سر زنی در نشکند  3425
  • Toprağı,bir adamın başına atarsan baş yarmaz.Suyu birinin başına atsan yine baş yarılmaz.
  • گر تو می‌خواهی که سر را بشکنی  ** آب را و خاک را بر هم زنی 
  • Baş yarmak istiyorsan suyla toprağı birbirine katıp kerpiç yapman gerek.
  • چون شکستی سر رود آبش به اصل  ** خاک سوی خاک آید روز فصل 
  • Baş yardın mı o kerpiçin suyu,aslına gider,ayrılış gününde toprak da toprağa kavuşur.
  • حکمتی که بود حق را ز ازدواج  ** گشت حاصل از نیاز و از لجاج 
  • Tanrı'nın suyla toprağı birleştirmesindeki hikmeti,niyazla,inattan hasıl olur.
  • باشد آنگه ازدواجات دگر  ** لا سمع اذن و لا عین بصر 
  • Ondan sonra daha başka birleşmeler meydana gelir ki onları ne kulak duymuştur,ne göz görmüştür.
  • گر شنیدی اذن کی ماندی اذن  ** یا کجا کردی دگر ضبط سخن  3430
  • Kulak duysaydı kulak olarak kalır, yahut artık başka sözleri duyabilir miydi?
  • گر بدیدی برف و یخ خورشید را  ** از یخی برداشتی اومید را 
  • Kar ve buz, güneşi görseydi buzluktan ümidini keser giderdi.
  • آب گشتی بی‌عروق و بی‌گره  ** ز آب داود هوا کردی زره 
  • Damarlarına, iliklerine kadar su kesilirdi de bava Davud'u, ondan zırh yapardı.
  • پس شدی درمان جان هر درخت  ** هر درختی از قدومش نیک‌بخت 
  • Her ağacın canına derman olurdu. Her ağaç, onun kudumiyle devlet bulurdu.
  • آن یخی بفسرده در خود مانده  ** لا مساسی با درختان خوانده 
  • Halbuki o donmuş buz, öylece kalakaldı da ağaçlara, bana dokunmayın demeye başladı.
  • لیس یالف لیس یلف جسمه  ** لیس الا شح نفس قسمه  3435
  • O buz gibi donup kalan adamın cismi de ne bir şeyle uyuşup birleşir, ne de bir şey, onunla uzlaşır.O, ancak kendi nefsinin hırsı peşindedir.
  • نیست ضایع زو شود تازه جگر  ** لیک نبود پیک و سلطان خضر 
  • O da faydasız değildir, ondan da ciğerler tazelenir. Fakat yeşillik çavuşu da değildir, yeşillik padişahı da değil.
  • ای ایاز استاره‌ی تو بس بلند  ** نیست هر برجی عبورش را پسند 
  • Eyaz, senin yıldızın, pek yücedir. Her burç, ona durak olamaz.
  • هر وفا را کی پسندد همتت  ** هر صفا را کی گزیند صفوتت 
  • Himmetin öyle her vefayı beğenir, saflığın, öyle her saflığı seçip kabul eder mi hiç?
  • حکایت آن امیر کی غلام را گفت کی می بیار غلام رفت و سبوی می آورد در راه زاهدی بود امر معروف کرد زد سنگی و سبو را بشکست امیر بشنید و قصد گوشمال زاهد کرد و این قصد در عهد دین عیسی بود علیه‌السلام کی هنوز می حرام نشده بود ولیکن زاهد تقزیزی می‌کرد و از تنعم منع می‌کرد 
  • Bir beyin, kölesine, git, şarap getir demesi. Köle şarap testisiyle şarap getirirken doğrulukla emreden bir zahidin, yolda bir taşla testiyi kırması. Emîrin, duyunca zahidi tedibe gitmesi. Bu vak'a Isa aleyhisselâm zamanında oldu. O vakit daha şarap haram edilmemişti. Fakat zahit, takva göstermede ve halkı zevkten alıkoymaktaydı
  • بود امیری خوش دلی می‌باره‌ای  ** کهف هر مخمور و هر بیچاره‌ای 
  • Neşeli ve şaraba düşkün bir bey vardı.Her mahmurun, her çaresiz kişinin sığındığı bir zattı.
  • مشفقی مسکین‌نوازی عادلی  ** جوهری زربخششی دریادلی  3440
  • Esirgeyici, yoksulları korur, adaletli, altınlar, inciler bağışlayıcı, deryadil bir adamdı.