- 
		    از فراش خویش سوی در شتافت  ** دست بر در چون نهاد او بسته یافت 
- Yatağından kalkıp kapıya koştu, elini atınca kapıyı kapalı buldu. 
- 
		   در گشادن حیله کرد آن حیلهساز  ** نوع نوع و خود نشد آن بند باز    85
- O hileci herif kapıyı açmak için türlü türlü hilelere başvurduysa da kapıyı açamadı. 
- 
		    شد تقاضا بر تقاضا خانه تنگ  ** ماند او حیران و بیدرمان و دنگ 
- İyice sıkıştı oda dardı. Şaşırıp kaldı, ne bir derman bulabildi ne bir hile. 
- 
		    حیله کرد او و به خواب اندر خزید  ** خویشتن در خواب در ویرانه دید 
- Nihayet bir hileye başvurdu, uyumaya bu buruntuyu geçiştirmeye savaştı. Uyudu da. Rüyada kendisini bir viranede gördü.
- 
		    زانک ویرانه بد اندر خاطرش  ** شد به خواب اندر همانجا منظرش 
- Hatırında virane vardı ondan dolayı da rüyada onu gördü. 
- 
		    خویش در ویرانهی خالی چو دید  ** او چنان محتاج اندر دم برید 
- Kendisini tenha bir viranede görünce aptes bozmaya zaten ihtiyacı vardı, hemen işini beceriverdi. 
- 
		   گشت بیدار و بدید آن جامه خواب  ** پر حدث دیوانه شد از اضطراب    90
- Uyanınca bir de baktı ki yatak pislik içinde. Derdinden deliye döndü.
- 
		    ز اندرون او برآمد صد خروش  ** زین چنین رسواییی بی خاکپوش 
- Bu çeşit rezillik toprakla bile örtülemez diye içinden yüzlerce defa coştu, köpürdü. 
- 
		    گفت خوابم بتر از بیداریم  ** گه خورم این سو و آن سو میریم 
- Uykum uyanıklığımdan beter. Burada yiyor orada pisliyorum dedi. 
- 
		    بانگ میزد وا ثبورا وا ثبور  ** همچنانک کافر اندر قعر گور 
- Kafir, mezarın dibinde nasıl bağırırsa o da öylece keşke geberseydim demeye koyuldu. 
- 
		    منتظر که کی شود این شب به سر  ** یا برآید در گشادن بانگ در 
- Bu gece bir geçse de kapının açılmasını duysam diye beklemeye başladı. 
- 
		   تا گریزد او چو تیری از کمان  ** تا نبیند هیچ کس او را چنان    95
- Ok yayadan fırlar gibi kimsecikler görmeden kaçmayı kurmaktaydı. 
- 
		    قصه بسیارست کوته میکنم  ** باز شد آن در رهید از درد و غم 
- Hikaye uzundur kısa kesiyorum. Nihayet kapı açıldı, o da dertten gamdan kurtuldu.
- 
		  در حجره گشادن مصطفی علیهالسلام بر مهمان و خود را پنهان کردن تا او خیال گشاینده را نبیند و خجل شود و گستاخ بیرون رود 
- Mustafa aleyhisselam’ın, oda kapısını açması ve konuğun, onu görüp utanmaması, dilediği gibi dışarı çıkması için kendisini gizlemesi
- 
		    مصطفی صبح آمد و در را گشاد  ** صبح آن گمراه را او راه داد 
- Mustafa sabahleyin gelip kapıyı açtı. Sabah o yolunu sapıtmış kişiye yol gösterdi. 
- 
		    در گشاد و گشت پنهان مصطفی  ** تا نگردد شرمسار آن مبتلا 
- Mustafa , o belalara uğrayan utanmasın diye gizlendi. 
- 
		    تا برون آید رود گستاخ او  ** تا نبیند درگشا را پشت و رو 
- Kapıyı açanı görmesinde serbestçe dışarı çıksın diyordu. 
- 
		   یا نهان شد در پس چیزی و یا  ** از ویش پوشید دامان خدا    100
- Ya bir şeyin ardında gizlendi, yahut da Allah eteği Mustafa’yı ondan gizledi.
- 
		    صبغة الله گاه پوشیده کند  ** پردهی بیچون بر آن ناظر تند 
- Allah boyası, bazen örter, neliksiz niteliksiz Allah perdesini, bakanın önüne örüverir. 
- 
		    تا نبیند خصم را پهلوی خویش  ** قدرت یزدان از آن بیشست بیش 
- Bu suretle düşmanını kendi yanındayken bile göstermez. Allah kudreti, bundan da artık, bundan da üstün.
- 
		    مصطفی میدید احوال شبش  ** لیک مانع بود فرمان ربش 
- Mustafa onun geceki halini görüyordu. Fakat Allah fermanı, 
- 
		    تا که پیش از خبط بگشاید رهی  ** تا نیفتد زان فضیحت در چهی 
- Ona hatasını bildirmeden bir yol açmasına, o kötülükle bir kuyuya düşmesine mani olmaktaydı.
- 
		   لیک حکمت بود و امر آسمان  ** تا ببیند خویشتن را او چنان    105
- Allah hikmeti ve gökten inen emir, onun kendisini o halde görmesini istemekteydi. 
- 
		    بس عداوتها که آن یاری بود  ** بس خرابیها که معماری بود 
- Nice düşmanlıklar vardır ki dostluğa çıkar. Nice yıkılmalar vardır ki yapılmaya döner. 
- 
		    جامه خواب پر حدث را یک فضول  ** قاصدا آورد در پیش رسول 
- Bir herzevekil, o pis yatağı, inadına Peygamberin yanına getirdi. 
- 
		    که چنین کردست مهمانت ببین  ** خندهای زد رحمةللعالمین 
- Ve gör hele, konuğun bu işi işlemiş dedi. Alemlere rahmet olan Mustafa, bir güldü.