English    Türkçe    فارسی   

6
1286-1310

  • عالم خاموشی آید پیش بیست  ** وای آنک در درون انسیش نیست 
  • Sükût âlemi gelir çatar. Bari sen, o gelmeden sus. Vay o kişiye ki ölümle ünsiyeti yoktur!
  • صیقلی کن یک دو روزی سینه را  ** دفتر خود ساز آن آیینه را 
  • Gönlünü bir iki günceğiz cilâla da o aynayı kendine defter edin.
  • که ز سایه‌ی یوسف صاحب‌قران  ** شد زلیخای عجوز از سر جوان 
  • Sahip kıran Yusuf’un sayesinde Züleyha yeni baştan gençleşti.
  • می‌شود مبدل به خورشید تموز  ** آن مزاح بارد برد العجوز 
  • Kocakarı soğuğunun o soğukluğu, temmuz güneşiyle değişiverir.
  • می‌شود مبدل بسوز مریمی  ** شاخ لب خشکی به نخلی خرمی  1290
  • Meryem’in sızıldanışıyla kurumuş hurma dalı yeşerir, hurma verir.
  • ای عجوزه چند کوشی با قضا  ** نقد جو اکنون رها کن ما مضی 
  • A kocakarı, kaza ve kaderle niceye bir savaşıp duracaksın, geçmişi bırak da eldekini ara.
  • چون رخت را نیست در خوبی امید  ** خواه گلگونه نه و خواهی مداد 
  • Mademki yüzünün güzelleşmesine imkân yok; ister allık sür, ister kara mürekkep!
  • حکایت آن رنجور کی طبیب درو اومید صحت ندید 
  • Hekimin iyileşmesinden ümit kestiği hasta
  • آن یکی رنجور شد سوی طبیب  ** گفت نبضم را فرو بین ای لبیب 
  • Birisi hastalandı. Hekime gidip dedi ki: Nabzımı ele al da,
  • که ز نبض آگه شوی بر حال دل  ** که رگ دستست با دل متصل 
  • İçimdeki derdi anla. Çünkü nabızdaki damar, kalbe ulaşır.
  • چونک دل غیبست خواهی زو مثال  ** زو بجو که با دلستش اتصال  1295
  • Kalp görünmez, kayıptır. Onun hali, nabızdan anlaşılır, çünkü nabızla ilişiği vardır.
  • باد پنهانست از چشم ای امین  ** در غبار و جنبش برگش ببین 
  • Ey emin kişi, yel de gizlidir; kopardığı tozdan, uçurduğu yapraklardan anlaşılır.
  • کز یمینست او وزان یا از شمال  ** جنبش برگت بگوید وصف حال 
  • Sağdan mı esiyor, soldan mı? Onu sana yaprakların hareketi söyler.
  • مستی دل را نمی‌دانی که کو  ** وصف او از نرگس مخمور جو 
  • Gönül sarhoşluğu nerededir? Görmezsin. Onu nergise benzeyen mahmur gözlerde ara.
  • چون ز ذات حق بعیدی وصف ذات  ** باز دانی از رسول و معجزات 
  • Allahnın zatından da uzak olduğun için onu peygamberlerle mucizelerden bile bilirsin.
  • معجزاتی و کراماتی خفی  ** بر زند بر دل ز پیران صفی  1300
  • Gizli olan mucize ve kerametler, temiz pirlerden gönüllere akseder.
  • که درونشان صد قیامت نقد هست  ** کمترین آنک شود همسایه مست 
  • Onların gönüllerinde yüzlerce hazır kıyamet vardır... En aşağısı şudur: Komşuları sarhoş olur.
  • پس جلیس الله گشت آن نیک‌بخت  ** کو به پهلوی سعیدی برد رخت 
  • Kutlu bir kişinin yanına göçen talihli, Allah ile düşüp kalkıyor demektir.
  • معجزه کان بر جمادی زد اثر  ** یا عصا با بحر یا شق‌القمر 
  • Cansız şeylere tesir eden mucize ya sopa ( nın ejderha olması) dır, ya deniz(in bölünmesi) dir, yahut da ayın ikiye ayrılışı.
  • گر ترا بر جان زند بی‌واسطه  ** متصل گردد به پنهان رابطه 
  • Fakat vasıtasız olarak cana tesir ederse gizlice bir ilgiyle ilgilenir.
  • بر جمادات آن اثرها عاریه‌ست  ** از پی روح خوش متواریه‌ست  1305
  • Mucize ve kerametlerin cansız şeylere tesiri eğretidir,geçip gider.Fakat ruha tesiri daimidir, birbiri ardınca ulanır durur.
  • تا از آن جامد اثر گیرد ضمیر  ** حبذا نان بی‌هیولای خمیر 
  • Bu suretle o cansız şeyden adamın gönlüne tesir eder. Ne hoştur hamur heyulası olmayan ekmek.
  • حبذا خوان مسیحی بی‌کمی  ** حبذا بی‌باغ میوه‌ی مریمی 
  • Ne hoştur Mesih’in hiç eksilmeyen sofrası, ne hoştur Meryem’in bağsız, bahçesiz yetişen meyvesi.
  • بر زند از جان کامل معجزات  ** بر ضمیر جان طالب چون حیات 
  • Kamil erin canından kopup gelen mucizeler, talibin canına, gönlüne hayat gibi tesir eder.
  • معجزه بحرست و ناقص مرغ خاک  ** مرغ آبی در وی آمن از هلاک 
  • Mucize denizdir, nakıs kişiyse karada yaşayan kuş. Suda yaşayan kuş, helâk olmadan emindir.
  • عجزبخش جان هر نامحرمی  ** لیک قدرت‌بخش جان هم‌دمی  1310
  • Her namahremin canını âciz eder, fakat hem dem olan kişinin canına kudret bağışlar.