English    Türkçe    فارسی   

6
1450-1474

  • راست گفتست آن سپهدار بشر  ** که هر آنک کرد از دنیا گذر  1450
  • 1450.İnsanların başbuğu doğru söylemiştir: “Dünyadan geçip giden kişinin
  • نیستش درد و دریغ و غبن موت  ** بلک هستش صد دریغ از بهر فوت 
  • Ölüm yüzünden bir derdi, bir acısı yoktur.Elindekini kaçırdığından dolayı, yüzlerce acıya düşer.”
  • که چرا قبله نکردم مرگ را  ** مخزن هر دولت و هر برگ را 
  • Neden her devletin , her nimetin mahzeni olan ölümü kıble edinmedim?
  • قبله کردم من همه عمر از حول  ** آن خیالاتی که گم شد در اجل 
  • Şaşkınlığımdan bütün ömrümce hayalleri kıble edindim, onlar da ecel gelince kaybolup gittiler der.
  • حسرت آن مردگان از مرگ نیست  ** زانست کاندر نقشها کردیم ایست 
  • ölenlerin hasreti ölüm değildir. Neden suretlere kapıldık? Diye acınırlar.
  • ما ندیدیم این که آن نقش است و کف  ** کف ز دریا جنبد و یابد علف  1455
  • Bunların bir suretten, köpükten ibaret olduğunu görmedik. Halbuki köpük, denizden doğar, denizde gelişir ve hareket eder.
  • چونک بحر افکند کفها را به بر  ** تو بگورستان رو آن کفها نگر 
  • Deniz , köpükleri karaya attı mı mezarlığa git de o köpükleri seyret!
  • پس بگو کو جنبش و جولانتان  ** بحر افکندست در بحرانتان 
  • Nerde sizin hareketiniz, oynaşmanız? Deniz sizi mahvolmaya mı terk etti de.
  • تا بگویندت به لب نی بل به حال  ** که ز دریا کن نه از ما این سال 
  • Onlar sana dille,dudakla değil de hal diliyle bu soruyu bize sorma, denize sor desinler.
  • نقش چون کف کی بجنبد بی ز موج  ** خاک بی بادی کجا آید بر اوج 
  • Köpük gibi olan suret de dalga olmadan nasıl oynar? Yel olmadıkça toprak nasıl olur da havalanır?
  • چون غبار نقش دیدی باد بین  ** کف چو دیدی قلزم ایجاد بین  1460
  • Suret tozunu gördün ya, yeli de gör. Köpüğü gördün ya , icat denizini de seyret.
  • هین ببین کز تو نظر آید به کار  ** باقیت شحمی و لحمی پود و تار 
  • Gör, gör ki sende yalnız bu görüş, bu bakış işe yarar.Bundan ötesini sorarsan yağsın, etsin, ilik ve sinirden ibaretsin.
  • شحم تو در شمعها نفزود تاب  ** لحم تو مخمور را نامد کباب 
  • Fakat yağın mumları ışıklandırmaya yaramaz. Etin , sarhoşa kebap olmaz.
  • در گداز این جمله تن را در بصر  ** در نظر رو در نظر رو در نظر 
  • Bütün bu bedenini bakışta erit, bakışa yürü, bakışa git, bakışa var!
  • یک نظر دو گز همی‌بیند ز راه  ** یک نظر دو کون دید و روی شاه 
  • Bir vardır, iki fersahlık yolu görür; bir bakış vardır, iki âlemi görür, padişahın yüzünü de.
  • در میان این دو فرقی بی‌شمار  ** سرمه جو والله اعلم بالسرار  1465
  • Bu ikisinin arasında sayıya sığmaz fark var.Gizli şeyleri Allah bilir ama gözüne bir sürme ara.
  • چون شنیدی شرح بحر نیستی  ** کوش دایم تا برین بحر ایستی 
  • Yokluk denizini anlattık, duydun ya. Çalış da daima bu denizde ol.
  • چونک اصل کارگاه آن نیستیست  ** که خلا و بی‌نشانست و تهیست 
  • Çünkü tezgâhın aslı yokluk âlemidir;orada hiçbir şey yoktur, bomboştur, oranın nişanesi bulunmaz.
  • جمله استادان پی اظهار کار  ** نیستی جویند و جای انکسار 
  • Bütün ustalar, işlerini göstermek için yokluğu ve sınıklık yurdunu ararlar.
  • لاجرم استاد استادان صمد  ** کارگاهش نیستی و لا بود 
  • Ustaların ustası Allah’nın da tezgâhı yokluktur.
  • هر کجا این نیستی افزون‌ترست  ** کار حق و کارگاهش آن سرست  1470
  • Nerde yokluk fazlaysa orası Allah tezgâhıdır, Allah işi oradadır.
  • نیستی چون هست بالایین طبق  ** بر همه بردند درویشان سبق 
  • Yokluk , en yüksek derece olduğundan yoksullar, oraya vardılar, ödülü aldılar.
  • خاصه درویشی که شد بی جسم و مال  ** کار فقر جسم دارد نه سال 
  • Hele bedenini, malını yok etmiş derviş, hepsinden ileridir. Fakat iş beden yokluğundadır, dilencilikte değil.
  • سایل آن باشد که مال او گداخت  ** قانع آن باشد که جسم خویش باخت 
  • Dilenci, malı bitmiş kişidir; kanaat sahibi ise, bedenine kıyan kişi.
  • پس ز درد اکنون شکایت بر مدار  ** کوست سوی نیست اسپی راهوار 
  • Artık dertten şikâyet etme. Çünkü dert , insanı yokluğa sürüp götüren rahvan bir attır.