English    Türkçe    فارسی   

6
2465-2489

  • سوی جامع می‌شد آن یک شهریار  ** خلق را می‌زد نقیب و چوبدار  2465
  • Bir padişah camiye gidiyordu. Yaverleri, sopalı memurları, halkı dövmedeydi.
  • آن یکی را سر شکستی چوب‌زن  ** و آن دگر را بر دریدی پیرهن 
  • Sopalı damlar, birinin başını yarıyor, öbürünün gömleğini yırtıyor, padişaha yol açıyorlardı.
  • در میانه بی‌دلی ده چوب خورد  ** بی‌گناهی که برو از راه برد 
  • O arada bir yoksul da yasakçılardan suçsuz olarak on sopa yedi.
  • خون چکان رو کرد با شاه و بگفت  ** ظلم ظاهر بین چه پرسی از نهفت 
  • Kanlar içinde kaldı. Padişaha yüz dönüp dedi ki: Şu apaçık zulme bak, gizlisini ne soruyorsun?
  • خیر تو این است جامع می‌روی  ** تا چه باشد شر و وزرت ای غوی 
  • Camiye gidiyorsun gûya. Hayrın buysa şerrin ve kötülüğün nedir ey azgın?
  • یک سلامی نشنود پیر از خسی  ** تا نپیچد عاقبت از وی بسی  2470
  • Bir pîr, aşağılık bir adamdan bir tek selâm işitmez ki nihayet ondan bir hayli derde uğramasın.
  • گرگ دریابد ولی را به بود  ** زانک دریابد ولی را نفس بد 
  • Böyle bir kötü kişinin veliye musallat olmasındansa kurdun musallat olması daha iyidir.
  • زانک گرگ ارچه که بس استمگریست  ** لیکش آن فرهنگ و کید و مکر نیست 
  • Kurt, çok zâlimdir ama hiç olmazsa hilesi, düzeni yoktur.
  • ورنه کی اندر فتادی او به دام  ** مکر اندر آدمی باشد تمام 
  • Hilesi, aklı fikri olsa hiç tuzağa düşer mi? Hile insandadır tamamı ile.
  • گفت قج با گاو و اشتر ای رفاق  ** چون چنین افتاد ما را اتفاق 
  • Koç, öküzle deveye arkadaşlar dedi, mademki böyle bir ota rastladık.
  • هر یکی تاریخ عمر ابدا کنید  ** پیرتر اولیست باقی تن زنید  2475
  • Hadi bakalım her biriniz ömrünüzün başlangıcını söyleyin. Kim daha yaşlı anlaşılsın,öbürleri de sussun.
  • گفت قج مرج من اندر آن عهود  ** با قج قربان اسمعیل بود 
  • Benim vücuda gelişim, İsmail’in koçu ile başlar. O vakitten beri varım ben.
  • گاو گفتا بوده‌ام من سال‌خورد  ** جفت آن گاوی کش آدم جفت کرد 
  • Öküz, ben dedi, Âdem peygamber, bir öküzle çift sürüyordu ya, işte o vakit küçücüktüm.
  • جفت آن گاوم که آدم جد خلق  ** در زراعت بر زمین می‌کرد فلق 
  • Halkın atası Âdem’in yeryüzünde çift sürdüğü öküzle eşim ben.
  • چون شنید از گاو و قج اشتر شگفت  ** سر فرود آورد و آن را برگرفت 
  • Deve, öküzle koçtan bu sözleri duyunca çok şaşırdı. Başını indirip otu aldı.
  • در هوا بر داشت آن بند قصیل  ** اشتر بختی سبک بی‌قال و قیل  2480
  • Havaya kaldırdı. Hiçbir söz söylemeden o esrik deve,otu yedi, sonra dedi kİ:
  • که مرا خود حاجت تاریخ نیست  ** کین چنین جسمی و عالی گردنیست 
  • Benim için doğum tarihine zaten hacet yok. Bende bu çeşit gövde ve bu uzun boy varken buna ne hacet?
  • خود همه کس داند ای جان پدر  ** که نباشم از شما من خردتر 
  • Yavrum, herkes bilir ki ben, sizden küçük değilim.
  • داند این را هرکه ز اصحاب نهاست  ** که نهاد من فزون‌تر از شماست 
  • Akıl, fikir sahipleri, bilirler ki yaratılışım sizden üstündür.
  • جملگان دانند کین چرخ بلند  ** هست صد چندان که این خاک نژند 
  • Hıristiyan da, hepiniz bilirsiniz ki dedi bu yüce gök, şu eski yeryüzünden yüzlerce defa geniştir.
  • کو گشاد رقعه‌های آسمان  ** کو نهاد بقعه‌های خاکدان  2485
  • Nerede gökyüzünün acayip genişlikleri, nerede şu yerin köşeleri, bucakları?
  • جواب گفتن مسلمان آنچ دید به یارانش جهود و ترسا و حسرت خوردن ایشان 
  • Müslümanın, arkadaşları olan Yahudi ve Hıristiyana gördüğü rüyayı söylemesi ve onların hayıflanmaları
  • پس مسلمان گفت ای یاران من  ** پیشم آمد مصطفی سلطان من 
  • Müslüman, bunu üzerine dedi ki: Dostlar, sultanım Mustafa zuhur etti.
  • پس مرا گفت آن یکی بر طور تاخت  ** با کلیم حق و نرد عشق باخت 
  • Bana dedi ki: Onların birisi Tur’a gitti, Tanrı Kelim’ine arkadaş oldu, aşk tavlası oynamaya girişti.
  • وان دگر را عیسی صاحب‌قران  ** برد بر اوج چهارم آسمان 
  • Öbürünü de sahip kıran İsa aldı, dördüncü kat göğe çıkardı.
  • خیز ای پس مانده‌ی دیده ضرر  ** باری آن حلوا و یخنی را بخور 
  • Kalk a arda kalmış zarar görmüş adam! Bari o helva ile yahniyi sen ye.