English    Türkçe    فارسی   

4
3418-3467

  • ادخلی تو فی عبادی یافتی ** ادخلی فی جنتی در بافتی
  • “Kullarımın arasına katıl” devletine eriştin, “Cennetime gir” kumaşını dokudun!
  • در عبادش راه کردی خویش را ** رفتی اندر خلد از راه خفا
  • Kulları arasına girmeye yol buldun, gizli bir yolda ebedi cennete sokuldun.
  • اهدنا گفتی صراط مستقیم ** دست تو بگرفت و بردت تا نعیم 3420
  • “Bize doğru yolu göster” dedin; doğru yolda elini tuttu seni ta cennete kadar götürdü.
  • نار بودی نور گشتی ای عزیز ** غوره بودی گشتی انگور و مویز
  • Ey aziz kişi, ateştin, nur oldun... koruktun yaş ve kuru üzüm oldun.
  • اختری بودی شدی تو آفتاب ** شاد باشد الله اعلم بالصواب
  • Tanrı doğrusunu daha iyi bilir ya, yıldızdın güneş kesildin...neşelen artık!
  • ای ضیاء الحق حسام‌الدین بگیر ** شهد خویش اندر فکن در حوض شیر
  • Ey Hak ziyası Hüsamettin, balını tut, süt havuzuna at da,
  • تا رهد آن شیر از تغییر طعم ** یابد از بحر مزه تکثیر طعم
  • O süt, bozulmadan kurtulsun... lezzet denizinde lezzeti büsbütün fazlalaşsın.
  • متصل گردد بدان بحر الست ** چونک شد دریا ز هر تغییر رست 3425
  • Elest denizinde ulaşsın. Deniz oldu mu her türlü bozulmadan kurtuldu demektir.
  • منفذی یابد در آن بحر عسل ** آفتی را نبود اندر وی عمل
  • Süt, bal denizine akacak bir yol bulursa da artık hiçbir âfete uğramaz, ekşiyip kesilmez.
  • غره‌ای کن شیروار ای شیر حق ** تا رود آن غره بر هفتم طبق
  • Ey Tanrı aslanı, aslancasına bir kükre de o kükreyiş ta yedinci göğe çıksın!
  • چه خبر جان ملول سیر را ** کی شناسد موش غره‌ی شیر را
  • Fakat usanmış bıkmış canın ne haberi olur ki? Fare, aslan kükreyişini ne bilsin?
  • برنویس احولا خود با آب زر ** بهر هر دریادلی نیکوگهر
  • Gönlü deniz gibi engin ve yaradılışı iyi olanların istifadesi için ahvalini altın suyu ile yaz!
  • آب نیلست این حدیث جان‌فزا ** یا ربش در چشم قبطی خون نما 3430
  • Bu cana canlar katan söz, Nil suyudur... Yarabbi sen onu Kipti’nin gözüne kan göster!
  • لابه کردن قبطی سبطی را کی یک سبو بنیت خویش از نیل پر کن و بر لب من نه تا بخورم به حق دوستی و برادری کی سبو کی شما سبطیان بهر خود پر می‌کنید از نیل آب صاف است و سبوکی ما قبطیان پر می‌کنیم خون صاف است
  • Kıpti’nin, Beni İsrail kabîlelerinden birine mensup olan bir adama “Dostluk ve kardeşlik hatırı için kendi niyetine Nil’den bir testi doldur,dudağıma dayada içeyim.Çünkü siz İsrailoğulları,kaplarınızı kendiniz için doldurdunuz mu arı duru su oluyor,biz Kıpti’ler doldurduk mu kan kesiliyor”diye yalvarması
  • من شنیدم که در آمد قبطیی ** از عطش اندر وثاق سبطیی
  • Duydum ki bir kıpti, susuzluktan bunalıp İsrail oğullarının birisinin evine geldi;
  • گفت هستم یار و خویشاوند تو ** گشته‌ام امروز حاجتمند تو
  • Dedi ki: Seninle dostum, arkadaşım... bugün de bir hacetim var, senden istemeye geldim.
  • زانک موسی جادوی کرد و فسون ** تا که آب نیل ما را کرد خون
  • Çünkü Musa büyücülük, afsunculuk etti... nihayet Nilin suyu bize kan kesildi.
  • سبطیان زو آب صافی می‌خورند ** پیش قبطی خون شد آب از چشم‌بند
  • İsrail oğulları alınca duru su oluyor, içiyorlar... halbuki Kıpti’nin gözü bağlanmış, ona kan oluyor.
  • قبط اینک می‌مرند از تشنگی ** از پی ادبار خود یا بدرگی 3435
  • Kıpti kavmi işte buracıkta susuzluktan ölüp gidiyor. Bu, ya bahtsızlığından, ya kendi kötülüğünden!
  • بهر خود یک طاس را پر آب کن ** تا خورد از آبت این یار کهن
  • Kendin için bir tas su doldur da bu eski dost suyundan içsin senin!
  • چون برای خود کنی آن طاس پر ** خون نباشد آب باشد پاک و حر
  • Çünkü o, kendin için doldursan kan olmaz temiz ve duru su olur!
  • من طفیل تو بنوشم آب هم ** که طفیلی در تبع به جهد ز غم
  • Ben de sana tâbi olarak su içmiş olayım... tâbi olan kişi, tâbi olduğu kişinin lûtfuyle dertten kurtulur.
  • گفت ای جان و جهان خدمت کنم ** پاس دارم ای دو چشم روشنم
  • İsrail oğlu peki canım efendim dedi... sana bir hizmet edeyim, istediğini yapayım a gözümün nuru!
  • بر مراد تو روم شادی کنم ** بنده‌ی تو باشم آزادی کنم 3440
  • Senin muradına gideyim, seni sevindireyim... kulun, kölen olayım da hürlük edeyim!
  • طاس را از نیل او پر آب کرد ** بر دهان بنهاد و نیمی را بخورد
  • Tası Nil’den doldurdu, ağzına dayadı, yarısını içti.
  • طاس را کژ کرد سوی آب‌خواه ** که بخور تو هم شد آن خون سیاه
  • Sonra tası su isteyene doğru eğdi, sen de iç dedi... su derhal kara kan kesildi.
  • باز ازین سو کرد کژ خون آب شد ** قبطی اندر خشم و اندر تاب شد
  • Tekrar kendi tarafına eğdi, kan su oldu... Kıpti kızdı alevlendi.
  • ساعتی بنشست تا خشمش برفت ** بعد از آن گفتش کای صمصام زفت
  • Bir müddet oturdu... hiddeti geçince dedi ki: Ey ulu kılıç,
  • ای برادر این گره را چاره چیست ** گفت این را او خورد کو متقیست 3445
  • Ey kardeş, şu düğümün açılmasına çare nedir?İsrail oğlu dedi ki: Bunu takva sahibi içer.
  • متقی آنست کو بیزار شد ** از ره فرعون و موسی‌وار شد
  • Takva sahibi da Firavun’un gittiği yoldan usanan, Musa’laşan kişidir.
  • قوم موسی شو بخور این آب را ** صلح کن با مه ببین مهتاب را
  • Musa’ya uy, Musa kavmi ol da bu suyu iç... ayla uzlaş da ay ışığını gör.
  • صدهزاران ظلمتست از خشم تو ** بر عبادالله اندر چشم تو
  • Tanrı kullarına kızgınlığından gözünde yüz binlerce karanlık var!
  • خشم بنشان چشم بگشا شاد شو ** عبرت از یاران بگیر استاد شو
  • Kızgınlığını yatıştır da gözlerini aç, neşelen... dostlarından ibret al da üstat ol!
  • کی طفیل من شوی در اغتراف ** چون ترا کفریست هم‌چون کوه قاف 3450
  • Sende Kaf dağı gibi küfür varken nasıl olur da Nil’den avucuna su almada bana tabi olabilirsin sen?
  • کوه در سوراخ سوزن کی رود ** جز مگر که آن رشته‌ی یکتا شود
  • Dağ iğne deliğinden geçer mi hiç? Geçer... ancak tek bir iplik haline gelirse!
  • کوه را که کن به استغفار و خوش ** جام مغفوران بگیر و خوش بکش
  • Dağı tövbenle saman çöpü haline getir de suçları bağışlananların kadehini güzelce al, hoş bir hal de çek gitsin.
  • تو بدین تزویر چون نوشی از آن ** چون حرامش کرد حق بر کافران
  • Fakat bu hileyle onu nasıl içebilirsin ki Tanrı, onu kafirlere hâram etmiştir.
  • خالق تزویر تزویر ترا ** کی خرد ای مفتری مفترا
  • A iftiralara uğramış iftiracı, hileyi düzeni yaratan Tanrı, nasıl olur da senin hilene, düzenine kapılır?
  • آل موسی شو که حیلت سود نیست ** حیله‌ات باد تهی پیمودنیست 3455
  • Musa kavminden ol... hilenin faydası yok... senin hilen yel ölçmekten ibaret!
  • زهره دارد آب کز امر صمد ** گردد او با کافران آبی کند
  • Suyun haddimi var, Tanrı emrini terk etsin de kafirlere su olsun!
  • یا تو پنداری که تو نان می‌خوری ** زهر مار و کاهش جان می‌خوری
  • Sen sanıyor musun ki ekmek yemektesin? Yılan zehri, ömür törpüsü yiyorsun sen!
  • نان کجا اصلاح آن جانی کند ** کو دل از فرمان جانان بر کند
  • Fakat sevgilinin buyruğunu terk eden kişiye nasıl yarar?
  • یا تو پنداری که حرف مثنوی ** چون بخوانی رایگانش بشنوی
  • Sanır mısın ki Mesnevi sözlerini okuyasın da ucuzca, bedavaca duyasın, anlayasın!
  • یا کلام حکمت و سر نهان ** اندر آید زغبه در گوش و دهان 3460
  • Yahut hikmet sözleri ve gizli sırlar, kolayca kulağına girsin ağzına gelsin!
  • اندر آید لیک چون افسانه‌ها ** پوست بنماید نه مغز دانه‌ها
  • Duyarsın, duyarsın ama sana masal gibi gelir... dışyüzünü duyarsın, iç yüzünü değil!
  • در سر و رو در کشیده چادری ** رو نهان کرده ز چشمت دلبری
  • Bir güzel, başına, yüzüne çarşafını örtmüş, senden yüzünü gizlemiş!
  • شاه‌نامه یا کلیله پیش تو ** هم‌چنان باشد که قرآن از عتو
  • İnadından Kuran, sana nasıl gelirse Şehname yahut Kilile ve Demine de öyle gelir!
  • فرق آنگه باشد از حق و مجاز ** که کند کحل عنایت چشم باز
  • İnayet sürmesi gözünü aydınlatır, açarsa doğrucuyla mecazı o vakit ayırt eder, anlarsın!
  • ورنه پشک و مشک پیش اخشمی ** هر دو یکسانست چون نبود شمی 3465
  • Yoksa koku almayan adama mis de bir, fışkı da... değil mi ki koku almıyor!
  • خویشتن مشغول کردن از ملال ** باشدش قصد از کلام ذوالجلال
  • Ululuk ıssı Tanrının sözünü okumaktan maksat kendini usançtan, elemden kurtarmaktır.
  • کاتش وسواس را و غصه را ** زان سخن بنشاند و سازد دوا
  • Çünkü vesvese ve gussa ateşi, bu sözle yatışır... bu söz, insanın derdine deva olur.