English    Türkçe    فارسی   

5
2898-2947

  • تنگ گرداند جهان چاره را  ** آب گرداند حدید و خاره را 
  • Çare âlemini daraltır, demirle mermeri bile eritir, su haline getirir.
  • ای قراری داده ره را گام گام  ** خام خامی خام خامی خام خام 
  • Ey bu yolu adım adım adımlamaya karar veren kişi, sen hamın hamısın, hamın hamısın, hamın hamı!
  • چون بدیدی گردش سنگ آسیا  ** آب جو را هم ببین آخر بیا  2900
  • Değirmen taşının dönüşünü gördün, bari gel de dereyi de gör.
  • خاک را دیدی برآمد در هوا  ** در میان خاک بنگر باد را 
  • Toprağı, tozu havalanmış görmedesin, toprağın arasında yeli de gör.
  • دیگهای فکر می‌بینی به جوش  ** اندر آتش هم نظر می‌کن به هوش 
  • Düşünce kaplarını kaynar görmedesin, aklın başına devşir de ateşe de bak.
  • گفت حق ایوب را در مکرمت  ** من بهر موییت صبری دادمت 
  • Tanrı, Eyyub'a ihsanlarını söylerken ben, senin her kılına bir sabır verdim dedi.
  • هین به صبر خود مکن چندین نظر  ** صبر دیدی صبر دادن را نگر 
  • Kendine gel de sabrına bu kadar bakma. Sabrı gördün, sabır vereni de gör.
  • چند بینی گردش دولاب را  ** سر برون کن هم ببین تیز آب را  2905
  • Dolabın dönüşünü ne vakte dek göreceksin? Başını çevir de hızlı ve coşkun coşkun akan suyu da gör.
  • تو همی‌گویی که می‌بینم ولیک  ** دید آن را بس علامتهاست نیک 
  • Görüyorum deyip duruyorsun ama onu .görmenin birçok ayan beyan nişaneleri vardır.
  • گردش کف را چو دیدی مختصر  ** حیرتت باید به دریا در نگر 
  • Şöyle denizin köpüğünü görüverdin mi hayran olman lâzım ki denizi de göresin.
  • آنک کف را دید سر گویان بود  ** وانک دریا دید او حیران بود 
  • Köpüğü gören, sırlar söyler. Fakat denizi gören şaşırır kalır.
  • آنک کف را دید نیتها کند  ** وانک دریا دید دل دریا کند 
  • Köpüğü gören, niyetlerde bulunur; denizi gören, gönlünü deniz haline getirir.
  • آنک کفها دید باشد در شمار  ** و آنک دریا دید شد بی‌اختیار  2910
  • Köpükleri gören, onları sayar döker. Denizi görenin irade ve ihtiyarı kalmaz.
  • آنک او کف دید در گردش بود  ** وانک دریا دید او بی‌غش بود 
  • Köpüğü gören dönüp dolaşmaya düşer. Denizi görende hiçbir gıllügiş kalmaz.
  • دعوت کردن مسلمان مغ را 
  • Müslümanın bir Mecusiyi dine davet etmesi. Şeytanın, Tanrı kapısındaki hali
  • مر مغی را گفت مردی کای فلان  ** هین مسلمان شو بباش از مومنان 
  • Bir adam, Mecusinin birine, yahu, gel de müslüman ol, müslümanlar arasına karış dedi.
  • گفت اگر خواهد خدا مومن شوم  ** ور فزاید فضل هم موقن شوم 
  • Mecusi dedi ki: Tanrı dilerse imana gelirim, ihsanını çoğaltırsa yakın elde ederim dedi.
  • گفت می‌خواهد خدا ایمان تو  ** تا رهد از دست دوزخ جان تو 
  • Müslüman dedi ki: Tanrı, senin imana gelmeni canını cehennemden kurtarmak diler.
  • لیک نفس نحس و آن شیطان زشت  ** می‌کشندت سوی کفران و کنشت  2915
  • Ama kötü nefsin, o çirkin Şeytanın seni küfür tarafının, kilisenin bulunduğu yere çekmektedir.
  • گفت ای منصف چو ایشان غالب‌اند  ** یار او باشم که باشد زورمند 
  • Mecusi, ey insaf sahibi dedi, mademki onlar üstün, ben de güçlü kuvvetli, olana dost olurum.
  • یار آن تانم بدن کو غالبست  ** آن طرف افتم که غالب جاذبست 
  • Üstün olana dost olabilir, beni daha fazla ve kuvvetle çekenin bulunduğu yere gidebilirim.
  • چون خدا می‌خواست از من صدق زفت  ** خواست او چه سود چون پیشش نرفت 
  • Tanrı, benden adamakıllı öz doğruluğu istiyormuş. Dileği yerine gelmedikten sonra ne fayda?
  • نفس و شیطان خواست خود را پیش برد  ** وآن عنایت قهر گشت و خرد و مرد 
  • Nefis ve Şeytan, kendi dileğini yürüttükten sonra Tanrı inayeti kahroldu, paramparça oldu demektir
  • تو یکی قصر و سرایی ساختی  ** اندرو صد نقش خوش افراختی  2920
  • Sen bir köşk, bir saray yaparsın. Onu yüzlerce nakışlarla, resimlerle bezersin.
  • خواستی مسجد بود آن جای خیر  ** دیگری آمد مر آن را ساخت دیر 
  • Sen Onun bir hayır yurdu, bir mescit olmasını istersin ama başka biri çıkar gelir, orayı kilise, manastır yapar.
  • یا تو بافیدی یکی کرباس تا  ** خوش بسازی بهر پوشیدن قبا 
  • Yahut da sen bir kumaş dokur, ondan giyinmek için kendine bir kaftan yapmak istersin.
  • تو قبا می‌خواستی خصم از نبرد  ** رغم تو کرباس را شلوار کرد 
  • Sen kaftan istersin ama düşman, inadı yüzünden senin rağmine o kumaştan bir şalvar yapar.
  • چاره کرباس چه بود جان من ** جز زبون رای آن غالب شدن
  • او زبون شد جرم این کرباس چیست  ** آنک او مغلوب غالب نیست کیست  2925
  • Kumaş sahibi zebun oldu, kumaşın ne kabahati var? Üstün olana alt olmayan kimdir ki?
  • چون کسی بی‌خواست او بر وی براند  ** خاربن در ملک و خانه‌ی او نشاند 
  • Birisi, ev sahibinin isteği olmadan sürüp gelir, onun yurduna diken ekerse,
  • صاحب خانه بدین خواری بود  ** که چنین بر وی خلاقت می‌رود 
  • Ev sahibi, elbette horluğa düşmek zorundadır. Ona böyle bir horluk, çaresiz gelip çatar.
  • هم خلق گردم من ار تازه و نوم  ** چونک یار این چنین خواری شوم 
  • Ben de taze ve yeni isem de ne çare?Hor hakir oldum işte.Sevgili böyle istiyor,ben de hor oluyorum.
  • چونک خواه نفس آمد مستعان  ** تسخر آمد ایش شاء الله کان 
  • Nefsin istediği olduktan sonra artık,bir işi Tanrı dilerse olur demek,bir alaydan ibarettir.
  • من اگر ننگ مغان یا کافرم  ** آن نیم که بر خدا این ظن برم  2930
  • Ben,Mecusilerin kusuru,yahut kafirsem de Tanrı hakkında yine böyle bir zanda bulunamam.
  • که کسی ناخواه او و رغم او  ** گردد اندر ملکت او حکم جو 
  • Bir kimse,onun dileği olmadan ülkesinde gezsin,dolaşsın,buyruk yürütsün...buna imkan yoktur.
  • ملکت او را فرو گیرد چنین  ** که نیارد دم زدن دم آفرین 
  • Birisi onu ülkesini ele geçirsin de soluğu yaratan Tanrı,bir nefes bile alamasın,bir şey bile söylemesin, böyle şey olmaz.
  • دفع او می‌خواهد و می‌بایدش  ** دیو هر دم غصه می‌افزایدش 
  • Eğer Tanrı,bir adamdan şeytanı sürüp kovmak diler de buna rağmen Şeytan,her an o adamın derdini arttırırsa,
  • بنده‌ی این دیو می‌باید شدن  ** چونک غالب اوست در هر انجمن 
  • Bu şeytana kul olmak gerek. Çünkü her mecliste üstün çıkan o.
  • تا مبادا کین کشد شیطان ز من  ** پس چه دستم گیرد آنجا ذوالمنن  2935
  • Ben, aman Şeytan bunu benden kapmasın der durursam peki,böyle bir anda o ihsanlar sahibi Tanrı neden elimi tutmaz.
  • آنک او خواهد مراد او شود  ** از کی کار من دگر نیکو شود 
  • Onun dilediği oluyorsa artık benim işim kimden düzelir ki?
  • مثل شیطان بر در رحمان 
  • Şeytanın Tanrı kapısındaki hali
  • حاش لله ایش شاء الله کان  ** حاکم آمد در مکان و لامکان 
  • Haşa;Tanrı,neyi dilerse o olur. O,mekan aleminde de hakimdir, mekansızlık aleminde de.
  • هیچ کس در ملک او بی‌امر او  ** در نیفزاید سر یک تای مو 
  • Hiçbir kimse,onun ülkesinde onun emri olmadıkça bir kılı bile kımıldatamaz.
  • ملک ملک اوست فرمان آن او  ** کمترین سگ بر در آن شیطان او 
  • Mülk onundur,ferman onun.Onun kapısında en aşağılık köpek, Şeytandır,
  • ترکمان را گر سگی باشد به در  ** بر درش بنهاده باشد رو و سر  2940
  • Türkmenin, kapısında bir köpeği olsa,o köpek,onun kapısına yüzünü,başını koyup yatsa,
  • کودکان خانه دمش می‌کشند  ** باشد اندر دست طفلان خوارمند 
  • Evin çocukları,kuyruğunu bile çekseler aldırmaz, onların ellerinde oyuncak olur.
  • باز اگر بیگانه‌ای معبر کند  ** حمله بر وی هم‌چو شیر نر کند 
  • Fakat yoldan bir yabancı geçse erkek arslan gibi ona saldırır.
  • که اشداء علی الکفار شد  ** با ولی گل با عدو چون خار شد 
  • Çünkü 'Kafirlere şiddetlidir',dosta gül gibidir, düşmana diken gibi.
  • ز آب تتماجی که دادش ترکمان  ** آنچنان وافی شدست و پاسبان 
  • Türkmen,ona tutmaç suyu bile verse o, buna razı olur, bekçiliğini yapar.
  • پس سگ شیطان که حق هستش کند  ** اندرو صد فکرت و حیلت تند  2945
  • Peki, köpek Şeytanı da Tanrı yaratmıştır. Onda yüzlerce düşünce, yüzlerce hile halk etmiştir.
  • آب روها را غذای او کند  ** تا برد او آب روی نیک و بد 
  • İyinin,kötünün yüzsuyunu gidersin diye yüzsularını ona gıda etmiştir.
  • این تتماجست آب روی عام  ** که سگ شیطان از آن یابد طعام 
  • Halkın yüzsuyu, ona verilen tutmaç suyudur. Şeytan bunu yer,bununla doyar.